Başta ABD olmak üzere emperyal güçler son 8-10 yıldır uzun vadeli stratejik amaçlar için İran'ın önünü açtılar... Bu aslında Obama yönetiminin çatışmaları ABD askerlerinin doğrudan müdahalesi yerine, müttefikler ve bölgesel dengeleri kullanarak çözme politikasının bir sonucu... İran'ın bu ülkelerle dost olduğunu filan söylemiyorum elbette... Hatta İran onlara rağmen güçlenmiştir. ABD yönetimi İsrail’in de telkinleriyle özellikle Oğul Bush zamanında İran’a müdahale için pek çok plan yapmıştır, ancak sonuçlarını kestiremediği için cesaret edememiştir. Bu işe en fazla bozulan da yine İsrail olmuştur. Obama yönetimi bu anlamda İsrail’e yüz vermedi.
Peki, emperyal güçlerin İran’ın önünü açmasının nedeni ne olabilir o zaman… Aslında büyük fotoğrafa bakıldığında bu strateji uzun vadede İran’ın da altını oyuyor. İran nasılsa ben güçlendim diyerek, Şii potansiyelin olduğu bütün ülkelere el atıyor. Doğal olarak böyle bir durumdan o ülke yöneticileri ya da komşu ülkeler rahatsız oluyor. Bu rahatsızlık bir yandan silah satışlarına yansırken, bir yandan da orta ya da uzun vadede çıkabilecek Şii-Sünni çatışmasına da zemin hazırlıyor. Hatta kamuoyuna yansıyan haberler, ABD’nin neredeyse bütün ümidini bu çatışmaya bağladığı yönünde… Amaç onlara rağmen güçlenen İran'ı daha da güçlendirip bölge ülkelerinde nüfuz alanı oluşturmasını sağlayarak arzu ettikleri büyük Şii Sünni çatışması vasıtasıyla bu iki gücü de uzun yıllar kendine gelemez hale getirmek. Bunun ayak sesleri de gelmiyor değil… Bir başka deyişle İran bilerek ya da bilmeyerek bu rolünü bihakkın uyguluyor. Zira Suriye’de de, Lübnan’da da, Irakta da, Yemen’de de bunu fiili hale getirmiş zaten. Diğer bazı bölgelerde de çalışmalarını sürdürüyor, tehditler savuruyor.
Geçmişte Rusya da benzer stratejik bir adım atmıştı Batıya karşı... İran’la nükleer işbirliği yapıp, ABD ve Avrupa Birliği gibi global güçleri uzun süre oyaladı. İran’ın kaderi bu herhalde… Şimdi de bir taraftan Rusya ile açık, bir taraftan da batılı emperyal güçlerle örtülü işbirliğine devam ediyor. FETÖ de öyle değil miydi... ABD’de oturan liderleri vasıtasıyla, Türkiye’de ve İslam dünyasında etkinlik oluşturacağını hesap ediyorlardı. Yular elinde olan batı istediği zaman ipi çekme opsiyonundan da hiçbir şekilde vazgeçmeyecektir. Bu yüzden İran çok büyük bir yanılgı içerisindedir. Bunun diğer bir örneği de DAEŞ aslında… Geçmişi Afganistan savaşına kadar dayanıyor. O dönemde Sovyetlere karşı desteklenen yapı, elbette zaman içerisinde değişime uğradı, 90’lı yıllarda global düşman ilan edildi. Bugün mücadele ettiği tartışmalı olmakla birlikte, Oğul Bush bu yüzden Afganistan ve Irak’ı işgal etmişti.
Bu hamlenin diğer bir ayağı da Rusya... Rusya geçmişteki dişli düşmanları idi... Şimdilerde yeniden güçlendi. Rusya da Türkiye de batının bu ayak oyununun farkında... Bu yüzden iki ülke ittifak ediyor ve yine bu yüzden iki ülkeyi çatışmanın eşiğine getirdiler... Allahtan Rusya fazla gecikmeden anladı olanları da Türkiye ile arayı düzeltme politikasını devreye koydu. Şimdi aynı hedefe dönük olarak İran da ikna edilirse, batılılar kazdığı kuyuya düşecekler.
Öyle ya, hep onların iktidarı devam edecek değil ya... Bu konuda bana ümit veren şey, Suriye konusunda bu üç ülkenin yakın bir çizgiye gelip başta ABD olmak üzere bölge dışı ülkeleri devre dışı bırakmaları... İran pek sesini çıkartmıyor. Bunda İran’da yükselen sağduyulu çağrıların da etkisi var. Zira İran’da bir takım Şii ileri gelenler İran'ın Şii-Sünni çatışmasına alet edildiğinin farkında... Sanırım İran yönetimi de bir miktar olayı fark etti. Suriye'de Rusya ve Türkiye'nin öncülük ettiği barış girişimlerinde geri planda kaldı ama sorun etmedi. Esed rejiminin de yaklaşımı kısmi olarak yapıcı... Zira onlar da Astana görüşmelerinde hiç bir konuya rezerv koymadılar ve her konuyu ve bütün muhaliflerle görüşecekleri beyanında bulundular... Türkiye de politikasını yumuşatınca; Suriye’de yaşanacak muhtemel barış, batılıların uzun vadeli planlarını suya düşürecek inşaallah...