Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
 

KURBAN

Malum; kurban bayramı yaklaşıyor... Bir taraftan kurban telaşesi başladı hepimizin... Bir taraftan da her yıl önümüze konan itibarsızlaştırmalar... Yani, işte katliam-matliam... Kişisel gözlemime göre bunların önemli bir kısmı kötü niyetli değil... Sorun beyne yüklenen yazılımda… İnsanlar değişik hassasiyetleri kullanılmak suretiyle ikna, hatta tahrik edilmektedir. Mesela FETÖ gibi bir yapıda dahi bütün ilgililerin ana hedefi bildiği ve buna göre pozisyon aldığı gibi bir iddianın altı boştur. Ya da İngilizlerin Çanakkale’ye getirdiği yüzbinlerce Hintli müslümanı düşünün... Onlara; 'hilafeti kurtarmaya gidiyoruz' propagandası yapılmış ve ikna edilmişti. DAEŞ bile böyledir. Cihad gibi İslam için kutsal bir müessese ile ikna edildi ve katledildi onbinlerce, yüzbinlerce, hatta milyonlarla ifade edilen sayıda genç ve inanmış insan... Zaman içerisinde evrilerek bugünkü caniler topluluğuna dönüşüverdi. Kurban; bir ibadettir elbette... Üstelik bir hayvanı boğazlayarak, kan akıtılarak yapılan bir ibadet... Sonuçta masum bir canlıyı bilerek ve isteyerek, hatta planlı bir şekilde boğazını keserek hayatına son veriyor ve afiyetle de yiyorsunuz... Bir kısmı da bunun ticaretini yaparak para kazanıyor. Olaya böyle bakarsanız tabii ki ortada bir katliam vardır. Bunu çete savaşında çete liderinin ya da adamlarının ölmesine benzetebilirsiniz. Ama bu 'ölme'nin (aslında ölümsüzleşmenin) bir de kutsal hali vardır değil mi; şehit olmak... Zahire göre yorumlarsanız o da ölmüş gitmiştir. Ama bir dava içindir bu ölüm... Beşeri bir davada ölen birisi bile insanlar tarafından yüceltililirken, Allah için canını feda edeni düşünün siz... Küba devrim liderlerinden Che Guevara mesela... Ne kadar efsanedir değil mi... Veya Türkiye'de yine benzer sebeple idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşları... Oysa her ikisi de bir katilden başka bir şey değildi... Ama bir davası vardı ve hayatlarının henüz baharında bu uğurda canlarını feda ettiler. Fetih ve işgal de öyle değil midir. Birisinde bir kutsal davanın yayılması ve zulmetin sona ermesi varken, bir diğerinde katliam, köleleştirme, sömürü hatta soykırım vardır. Birincisi insanı-medeniyeti yaşatmaya, güvenlik altına almaya dönükken, bir diğeri nesilleri, medeniyetleri, kaynakları yok etmeye matuftur. Ama yine zahire bakarsanız; bir devlet bir başka devleti güç kullanarak boyunduruk altına almıştır. Köylü çocuğu olduğumdan, çocukken hayvanlarla çok içli-dışlı oldum. Rahmetli babam 1980’li yıllarda, yani ben henüz 13-15 yaşlarında iken 30-40 adet koyun cinsinden küçükbaş kurbanlık almıştı ve ben de onlara üç ay kadar çobanlık yapmıştım. O üç aylık süre içeresinde arazideki gelişimlerine şahitlik etmiş, her birine ayrı bir sevgim oluşmuştu. Sonra zamanı geldi ve babam onları teker teker sattı. İçerisinden en iyi iki tanesini ise kurbanlık olarak kendimize ayırmıştı. Aradan belki kırk yıl geçti ama benim şahsen her ikisi de güzel bir hatıra olarak hala gözümün önünde canlanıyor. Yani sevgisi hala hatırlayacak kadar içime düşmüş o iki hayvan, zahire bakarsanız katliama uğradı ve diğerleri de katledilmek üzere ticarete konu edildi, hatta ben de bunda aracı olarak kullanıldım. Ama hiç de öyle bir his yaşamadım. Bugün adeta fanus içerisinde büyüyen çocuklarımız hayvana insan muamelesi yaptığından, kurbanı katliam olarak değerlendirebilmektedir. Batıda artık kurumsallaşmış olan hayvan besleme kültürünün insan sevgisinin önüne geçmiş olması bir yana, insanlar içlerindeki fıtri sevgi ihtiyacını karşıladıklarından çocuk edinme gereği bile hmemektedir. Bu yüzden dünya nüfusunun yarısı açlıkla karşı karşıya iken, gene milyonlarca insan mülteci konumuna düşmüşken, söz konusu medeniyet (!) bu insanların haklarını takip etmek yerine kedi köpek beslemekle meşguldür. Oysa kedi-köpek için en özgür ortam doğal hayatıdır. İnsan ise ancak onuru korunduğunda özgürdür. İşte sözümona medeniyet; geçmişten günümüze insanı katletmeye, köleleştirmeye, onurlarını ayaklar altına almaya devam ederken, içerideki uzantıları vasıtasıyla çocuklarımızın zihin dünyasını karıştırmaya devam etmektedir. Eğer itibar edersek bizim farkında olmadan alet olacağımız şey de işte budur.
Ekleme Tarihi: 29 Haziran 2020 - Pazartesi
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR

KURBAN

Malum; kurban bayramı yaklaşıyor... Bir taraftan kurban telaşesi başladı hepimizin... Bir taraftan da her yıl önümüze konan itibarsızlaştırmalar... Yani, işte katliam-matliam...

Kişisel gözlemime göre bunların önemli bir kısmı kötü niyetli değil... Sorun beyne yüklenen yazılımda… İnsanlar değişik hassasiyetleri kullanılmak suretiyle ikna, hatta tahrik edilmektedir. Mesela FETÖ gibi bir yapıda dahi bütün ilgililerin ana hedefi bildiği ve buna göre pozisyon aldığı gibi bir iddianın altı boştur. Ya da İngilizlerin Çanakkale’ye getirdiği yüzbinlerce Hintli müslümanı düşünün... Onlara; 'hilafeti kurtarmaya gidiyoruz' propagandası yapılmış ve ikna edilmişti. DAEŞ bile böyledir. Cihad gibi İslam için kutsal bir müessese ile ikna edildi ve katledildi onbinlerce, yüzbinlerce, hatta milyonlarla ifade edilen sayıda genç ve inanmış insan... Zaman içerisinde evrilerek bugünkü caniler topluluğuna dönüşüverdi.

Kurban; bir ibadettir elbette... Üstelik bir hayvanı boğazlayarak, kan akıtılarak yapılan bir ibadet... Sonuçta masum bir canlıyı bilerek ve isteyerek, hatta planlı bir şekilde boğazını keserek hayatına son veriyor ve afiyetle de yiyorsunuz... Bir kısmı da bunun ticaretini yaparak para kazanıyor. Olaya böyle bakarsanız tabii ki ortada bir katliam vardır. Bunu çete savaşında çete liderinin ya da adamlarının ölmesine benzetebilirsiniz. Ama bu 'ölme'nin (aslında ölümsüzleşmenin) bir de kutsal hali vardır değil mi; şehit olmak... Zahire göre yorumlarsanız o da ölmüş gitmiştir. Ama bir dava içindir bu ölüm... Beşeri bir davada ölen birisi bile insanlar tarafından yüceltililirken, Allah için canını feda edeni düşünün siz... Küba devrim liderlerinden Che Guevara mesela... Ne kadar efsanedir değil mi... Veya Türkiye'de yine benzer sebeple idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşları... Oysa her ikisi de bir katilden başka bir şey değildi... Ama bir davası vardı ve hayatlarının henüz baharında bu uğurda canlarını feda ettiler.

Fetih ve işgal de öyle değil midir. Birisinde bir kutsal davanın yayılması ve zulmetin sona ermesi varken, bir diğerinde katliam, köleleştirme, sömürü hatta soykırım vardır. Birincisi insanı-medeniyeti yaşatmaya, güvenlik altına almaya dönükken, bir diğeri nesilleri, medeniyetleri, kaynakları yok etmeye matuftur. Ama yine zahire bakarsanız; bir devlet bir başka devleti güç kullanarak boyunduruk altına almıştır.

Köylü çocuğu olduğumdan, çocukken hayvanlarla çok içli-dışlı oldum. Rahmetli babam 1980’li yıllarda, yani ben henüz 13-15 yaşlarında iken 30-40 adet koyun cinsinden küçükbaş kurbanlık almıştı ve ben de onlara üç ay kadar çobanlık yapmıştım. O üç aylık süre içeresinde arazideki gelişimlerine şahitlik etmiş, her birine ayrı bir sevgim oluşmuştu. Sonra zamanı geldi ve babam onları teker teker sattı. İçerisinden en iyi iki tanesini ise kurbanlık olarak kendimize ayırmıştı. Aradan belki kırk yıl geçti ama benim şahsen her ikisi de güzel bir hatıra olarak hala gözümün önünde canlanıyor. Yani sevgisi hala hatırlayacak kadar içime düşmüş o iki hayvan, zahire bakarsanız katliama uğradı ve diğerleri de katledilmek üzere ticarete konu edildi, hatta ben de bunda aracı olarak kullanıldım. Ama hiç de öyle bir his yaşamadım.

Bugün adeta fanus içerisinde büyüyen çocuklarımız hayvana insan muamelesi yaptığından, kurbanı katliam olarak değerlendirebilmektedir. Batıda artık kurumsallaşmış olan hayvan besleme kültürünün insan sevgisinin önüne geçmiş olması bir yana, insanlar içlerindeki fıtri sevgi ihtiyacını karşıladıklarından çocuk edinme gereği bile hmemektedir. Bu yüzden dünya nüfusunun yarısı açlıkla karşı karşıya iken, gene milyonlarca insan mülteci konumuna düşmüşken, söz konusu medeniyet (!) bu insanların haklarını takip etmek yerine kedi köpek beslemekle meşguldür. Oysa kedi-köpek için en özgür ortam doğal hayatıdır. İnsan ise ancak onuru korunduğunda özgürdür. İşte sözümona medeniyet; geçmişten günümüze insanı katletmeye, köleleştirmeye, onurlarını ayaklar altına almaya devam ederken, içerideki uzantıları vasıtasıyla çocuklarımızın zihin dünyasını karıştırmaya devam etmektedir. Eğer itibar edersek bizim farkında olmadan alet olacağımız şey de işte budur.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.