Elli yaşına merdiven dayasanız da benim gibi, hayat size yeni şeyler öğretmeye devam ediyor. Yıllardır tanıdığınız birisi bile sizi şaşırtabiliyor. Bu şaşkınlık kimi zaman derin bir sessizlik için oluyor; konuşulması gereken yerde ve zamanda... Her ortamda gözüküp bülbül gibi şakanların, kritik konularda adeta görünmez hale geldiklerine şahit oluyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın; kimse sizinle muhatap olmuyor filan değil... Görünüşe bakarsanız her şey süt liman... 'haha'lar, 'hihi'ler havalarda uçuşuyor. Türk-Yunan ilişkisi gibi yani... Ciddi konulara hiç giremiyorsunuz neredeyse…
Hani vardır ya; Afrika'da aç insanlar... Bir de obezite ile mücadele edenler; aynen öyle... Her şeyin sahibi olmak isterler... Dünyada sekizyüz küsur milyon insan açlık sınırında iken; buna yakın sayıda bir insan da obezite ile mücadele ediyor. Çözümün elindekini paylaşmak olduğunu hiç hesabetmeyerek...
Aslında sessizliğin iki yönü var; birisi İblis kardeşliği, bir diğeri vakar-asalet... Hani Mevlana diyor ya; ‘suskunluğum asaletten…’ diye, o cinsten bir şey… İblis kardeşliğini biliyorsunuz; ‘haksızlık karşısında sessiz kalmak…’ Bizi yanıltan çok önemli bir husus bu... Birbirine benzeyen iki şey, gerçekte öylesine farklı olabiliyor ki... Habil de kurban kesmiş Kabil de kurban kesmişti mesela... Ama birisi kulluğundan bir diğeri kıskançlığından… Ya da Hz. Hüseyin Efendimiz de Hilafet için mücadele ediyordu, Yezit de… Ama birisi vazife anlayışından, bir diğeri makam ve güç devşirme düşüncesinden hareket ediyordu. Mü'minle münafık zahirde birbirinin benzeridir değil mi... Ama birisi Allah'ın dostudur, bir diğeri düşmanı oysa...
Siz aradan çeyrek asır geçse de bir günden bir güne ortaya koymamışsınızdır htiklerinizi... Zira amacınız karşınızdakini yenmek değil, kaybetmemektir. Bir ümit işte... Bir ileri adım atmasını beklersiniz muhatabınızın... Sizin için değil elbette; kendisi için... Aslında bütün iyilikleri kendimiz için yapmaz mıyız... Kötülükler de hakeza öyle... Hz Ali ne diyor; ‘kimseye iyilik de kötülük de yapmadım, iyiliği de kötülüğü de kendime yaptım...’ Başkası için yapıyorsanız Allah nezdinde bir kıymeti harbiyesi olmaz zaten...
Peygamber mesleğidir ayrıca bu... Bu yüzden içiniz burkulsa bile sürekli, kendiniz için üzülmezsiniz... Sizi kaygılandıran karşınızdakilerdir... Zira peygamberler sabırla yürüttükleri mücadelede kimi zaman ikna ettikleri hiç kimse olmamış... İnsana huzur veren şey; insanların sizi gördüklerinde Allah'ı hatırlamalarıdır; samimi ya da değil... Sizi gördüklerinde Allah'ı hatırlıyorlarsa, bu doğru yerde olduğunuzun da emaresidir.
Sessizlik iyidir elbette... Hatta bazen insanlar sessiz kalarak konuşurlar... Zira bir kötülüğü engelleyemiyorsanız bile, tarafı-yardımcısı olmamış olursun hiç değilse... Sessizlik vücut dilidir… Vücut dili ise asla yalan söylemez. Eğer nerede konuşacağınızın, nerede sessiz kalacağınızın idrakinde iseniz, her iki halde de mutebersiniz demektir... Allah nezdinde elbette... ‘Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.’(A. İ. Begoviç).