Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
 

SİYASETTEKİ KAN DAVASI...

Politika; bir uzlaşma mıdır yoksa çatışma mı? Siyaset bilimi teorisinde bu konu tartışmalıdır. Ancak nihai olarak bir uzlaşma olduğu düşüncesi ağır basar. Doğrusu Türkiye’de pek örneği görülmüş de değildir. Pek nadiren uzlaştıklarında ise; örneğin ‘411 el kaosa kalktı’ denebiliyor. İşte yine bir ‘rey’ zamanı yaklaştı… Ortalık toz duman... Sıradan vatandaş kimi dinlesen haklı zannediyor. Çünkü değişkenleri ve dengeleri bilmiyor. Doğrusu birçoğu neye oy vereceğini de bilmiyor. Siyaset adeta bir ikna sanatına dönüştü. Nasıl ikna ettiğinizin de bir önemi yok… Haklı olmanız ise hiç gerekmiyor.   Konunun bir kaç tarafı var tabii... Artık herkes biliyor ki, bilindik nedenlerden dolayı, en azından Tayyip Erdoğan ve ekibi olduğu sürece bu kesimden kimse değişikliğe taraftar olmayacak. İşin içinde olanlar bilir; bizde oy düşünülerek değil, belirlenen bir "stratejiye" göre verilir. Taraftarların içine sinmesi de gerekmez. Zira önemli olan sizin başarınız değil, karşı tarafın başarısızlığıdır.   Eskiden düşman, ordularıyla saldırır hedefi alt etmeyi başarırsa egemenlik alanını genişletmiş olurdu. Şimdilerde ordular o dönemle kıyaslanamayacak kadar güçlü… Savaşın şekli de değişti. Ordular savaşa en önce değil en sonra giriyor. Birçok nedeni var bunun elbette… Ama çok önemli bir nedeni bugünkü savaşların çok yıkıcı olması… Yetmiş küsur sene önce sona eren II. Dünya Savaşında bile 70 milyonun üzerinde insan öldü. Günümüzde ateş gücü öylesine gelişti ki, kitle imha silahları insanlığı kim bilir kaç defa yok olabilecek güçte…   Savaşların günümüzde ordular vasıtasıyla yapılmıyor olması, savaşın olmadığı anlamına gelmiyor elbette… Zira bölgesel savaşların yanında; vekâlet savaşları, asimetrik savaş ve elektronik savaş öylesine profesyonelce yürütülüyor ki; sonuca ulaşabilmek için bazen geriye tek bir hamle yapmak gerekiyor. 15 Temmuzu hatırlasanıza… Neredeyse bir gecede bir ülkenin altını üstüne getireceklerdi.   Elbette bu noktaya getirebilmek için; psikolojik-asimetrik savaşı sabırla yürütmek gerekiyor. Böylece içine kurtçuklar sokularak zayıflatılan devasa çınar için güçlü bir hamle yeterli geliyor. 15 Temmuz’da bunun başarılamamış olması yanıltmasın. Zira bir sonraki aşama devreye sokulmuş durumda…   Uluslararası ilişkilerde stratejidir; önce maşaları devreye koyarsın. Eğer sen devreye girmek zorunda kalmışsan bu yeni bir aşamadır. Artık görünür olduklarına göre bu yeni bir aşama başladı demektir. Asimetrik savaş başarılı olamayınca yıpratma kampanyaları başlatıldı. Baksanıza terör örgütlerini vekâleten üzerimize saldıkları bir yana, artık kendileri de aktif olarak sürece girme gereği htiler. Hem de bütün kutsal değerlerini çiğneyerek… Şer güçlerin sürece katılımı bir yandan savaşın yeni bir evreye girdiğinin, bir yandan da bir önceki raundun kaybedildiğinin bir yansıması…   Balığı ikna eden nedir oltada… Ucundaki yem değil mi… Peki, balığın oltaya takıldıktan sonra kurtulma şansı var mıdır, ya da o saatten sonra balığın pişmanlığının hangi pratik sonucu vardır. Eğer büyük fotoğrafı göremezsek bizi ikna edecek her zaman bir neden bulunur. Detayda kaybolmamak, yem olmamak gerek…  
Ekleme Tarihi: 20 Mart 2017 - Pazartesi
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR

SİYASETTEKİ KAN DAVASI...

Politika; bir uzlaşma mıdır yoksa çatışma mı? Siyaset bilimi teorisinde bu konu tartışmalıdır. Ancak nihai olarak bir uzlaşma olduğu düşüncesi ağır basar. Doğrusu Türkiye’de pek örneği görülmüş de değildir. Pek nadiren uzlaştıklarında ise; örneğin ‘411 el kaosa kalktı’ denebiliyor. İşte yine bir ‘rey’ zamanı yaklaştı… Ortalık toz duman... Sıradan vatandaş kimi dinlesen haklı zannediyor. Çünkü değişkenleri ve dengeleri bilmiyor. Doğrusu birçoğu neye oy vereceğini de bilmiyor. Siyaset adeta bir ikna sanatına dönüştü. Nasıl ikna ettiğinizin de bir önemi yok… Haklı olmanız ise hiç gerekmiyor.

 

Konunun bir kaç tarafı var tabii... Artık herkes biliyor ki, bilindik nedenlerden dolayı, en azından Tayyip Erdoğan ve ekibi olduğu sürece bu kesimden kimse değişikliğe taraftar olmayacak. İşin içinde olanlar bilir; bizde oy düşünülerek değil, belirlenen bir "stratejiye" göre verilir. Taraftarların içine sinmesi de gerekmez. Zira önemli olan sizin başarınız değil, karşı tarafın başarısızlığıdır.

 

Eskiden düşman, ordularıyla saldırır hedefi alt etmeyi başarırsa egemenlik alanını genişletmiş olurdu. Şimdilerde ordular o dönemle kıyaslanamayacak kadar güçlü… Savaşın şekli de değişti. Ordular savaşa en önce değil en sonra giriyor. Birçok nedeni var bunun elbette… Ama çok önemli bir nedeni bugünkü savaşların çok yıkıcı olması… Yetmiş küsur sene önce sona eren II. Dünya Savaşında bile 70 milyonun üzerinde insan öldü. Günümüzde ateş gücü öylesine gelişti ki, kitle imha silahları insanlığı kim bilir kaç defa yok olabilecek güçte…

 

Savaşların günümüzde ordular vasıtasıyla yapılmıyor olması, savaşın olmadığı anlamına gelmiyor elbette… Zira bölgesel savaşların yanında; vekâlet savaşları, asimetrik savaş ve elektronik savaş öylesine profesyonelce yürütülüyor ki; sonuca ulaşabilmek için bazen geriye tek bir hamle yapmak gerekiyor. 15 Temmuzu hatırlasanıza… Neredeyse bir gecede bir ülkenin altını üstüne getireceklerdi.

 

Elbette bu noktaya getirebilmek için; psikolojik-asimetrik savaşı sabırla yürütmek gerekiyor. Böylece içine kurtçuklar sokularak zayıflatılan devasa çınar için güçlü bir hamle yeterli geliyor. 15 Temmuz’da bunun başarılamamış olması yanıltmasın. Zira bir sonraki aşama devreye sokulmuş durumda…

 

Uluslararası ilişkilerde stratejidir; önce maşaları devreye koyarsın. Eğer sen devreye girmek zorunda kalmışsan bu yeni bir aşamadır. Artık görünür olduklarına göre bu yeni bir aşama başladı demektir. Asimetrik savaş başarılı olamayınca yıpratma kampanyaları başlatıldı. Baksanıza terör örgütlerini vekâleten üzerimize saldıkları bir yana, artık kendileri de aktif olarak sürece girme gereği htiler. Hem de bütün kutsal değerlerini çiğneyerek… Şer güçlerin sürece katılımı bir yandan savaşın yeni bir evreye girdiğinin, bir yandan da bir önceki raundun kaybedildiğinin bir yansıması…

 

Balığı ikna eden nedir oltada… Ucundaki yem değil mi… Peki, balığın oltaya takıldıktan sonra kurtulma şansı var mıdır, ya da o saatten sonra balığın pişmanlığının hangi pratik sonucu vardır. Eğer büyük fotoğrafı göremezsek bizi ikna edecek her zaman bir neden bulunur. Detayda kaybolmamak, yem olmamak gerek…

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.