Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
 

Çember Türkiye için Daralıyor mu?

Önce İhvan yönetimindeki müttefik Mısır, sonra neredeyse tek ülke gibi bütünleşmiş olduğumuz Suriye, şimdi de ‘cürmü’ cirminden büyük Katar... Tabii beraberinde bir düzeyde de olsa birlik görüntüsü verdiğimiz hatta ‘İslam Ordusuna’ ev sahipliği yapan Suudi Arabistan ve avenesi ülkeler... Dibimizdeki diğer müttefik Kuzey Irak yönetimindeki kıpırdanmalar... Yine Suriye’nin Kuzeyinde Türkiye’nin bütün itirazlarına rağmen ABD önderliğindeki oluşum... Bütün olan-biteni sessizce ve dikkatle izleyen (küçük) İsrail ve artık fiili olarak önünde bir engelin daha aşıldığı (büyük) İsrail... Darbeci Mısır yönetimi ve son olarak işbirliği gün yüzüne çıkmış Suud Yönetimi... İran bir başka açıdan ve bir başka sorun… Ve daha birçok irili ufaklı problem; içeride ve dışarıda… Bütün bunlara karşın, şimdilik yoluna girmiş gözüken Türkiye-Rusya ilişkileri…   Bütün bunlara bakarsanız çemberin Türkiye için daraldığını rahatlıkla söyleyebilir, dış politikadaki yanlışlıklara vurgu yapabilirsiniz... Kral Selman ilk geldiğinde küresel düzene karşı bazı söylemleri cesaret vermişti. Hatta bir ara ikinci Faysal mı olacak acaba diye bile ümitlenmiştim. Eline onlarca belki yüzlerce kart verilen Amerika 11 Eylül kartını açınca esasında eli kolu bağlı olan kâğıttan kaplanın maskesi düştü. Üstelik silah alımı adı altında haracını da ödeyerek... Böylece, geciktirdiği “biatını” kılıç dansı eşliğinde tazeledi, bir başka deyişle küresel güç karşısında diz çöktü... Şimdiden sonra gerçekten de "krallar gibi" yaşar hanedan... Hem de Amerika’nın koruması (mandası) altında… Bu role razıysanız büyük güçlerle bir sorun yaşamazsınız tabii... Köleler ağalarıyla hangi sorunu tartışma ya da itiraz etme cesareti gösterebilir ki...   Bu fotoğraf madalyonun bir yüzü tabii... Bir başka ifadeyle 'onların hesabı...' 15 Temmuz’da da hesap böyle değil miydi? Nasıl da sıkı hazırlamışlardı. Hiç bir adımı zamanı gelmeden atma noktasında aceleci davranmadılar... Zira güç dengesi öylesine belirgin olmalıydı ki; küresel sistemde ABD'nin pozisyonu neyse onlar da içeride big brother'in izdüşümü olmalıydılar. Öyle de olmuşlardı neredeyse... Ne var ki; planları az da olsa deşifre olup, bazı operasyonlara muhatap olunca 17-25 Aralık hukuk darbesini biraz öne çekmek zorunda kaldılar. Operasyonu çekip başarısız olunca derin bir stratejik sessizliğe bütündüler... Sessizlik asaletten değil 15 Temmuzda vuracakları öldürücü darbe içindi... Ne var ki, onu da erkene almak zorunda kaldılar. Zira kırk yıllık plan saat farkından dolayı heba edilemezdi.   Sonucu biliyorsunuz. Neredeyse hiç bir matematiksel hata olmamasına rağmen, hepsi demir parmaklıkların arkasını boyladı veya Avrupa’daki Amerika’daki ağalarının kucağına sığınmak zorunda kaldılar. Kâğıt üzerindeki plan her zaman tutmuyor işte... Planların üstündeki planı, kaderin üstündeki kaderi, her şeyin beş duyu ile açıklanamayacağını da hesaba katmak gerekiyor. İşbirlikçi iç düşman her detayı düşünüp öldürücü darbeyi vurmanın planlarını yaparken nasıl bunu hesaplayamadı ise, küresel sistem de darbenin ne taraftan geldiğini hesaplama fırsatı bile bulamadan planları suya düşebilir. İşin esasında yapılan darbenin çok ötesinde bir işgal girişiminin iç ayağı idi… Öncü kuvvetti yani sahadakiler… Suriye’nin Kuzeyinden, Ermenistan’dan, Kıbrıs’tan (hem İngilizler hem de Rumlar) öncü kuvvetlerin başarılı olması halinde harekete geçmek üzere bekleyen on binlerce askerin sınıra yakın bölgede hazır kıta beklediklerine dair çok kuvvetli deliller var…
Ekleme Tarihi: 18 Temmuz 2017 - Salı
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR

Çember Türkiye için Daralıyor mu?

Önce İhvan yönetimindeki müttefik Mısır, sonra neredeyse tek ülke gibi bütünleşmiş olduğumuz Suriye, şimdi de ‘cürmü’ cirminden büyük Katar... Tabii beraberinde bir düzeyde de olsa birlik görüntüsü verdiğimiz hatta ‘İslam Ordusuna’ ev sahipliği yapan Suudi Arabistan ve avenesi ülkeler... Dibimizdeki diğer müttefik Kuzey Irak yönetimindeki kıpırdanmalar... Yine Suriye’nin Kuzeyinde Türkiye’nin bütün itirazlarına rağmen ABD önderliğindeki oluşum... Bütün olan-biteni sessizce ve dikkatle izleyen (küçük) İsrail ve artık fiili olarak önünde bir engelin daha aşıldığı (büyük) İsrail... Darbeci Mısır yönetimi ve son olarak işbirliği gün yüzüne çıkmış Suud Yönetimi... İran bir başka açıdan ve bir başka sorun… Ve daha birçok irili ufaklı problem; içeride ve dışarıda… Bütün bunlara karşın, şimdilik yoluna girmiş gözüken Türkiye-Rusya ilişkileri…

 

Bütün bunlara bakarsanız çemberin Türkiye için daraldığını rahatlıkla söyleyebilir, dış politikadaki yanlışlıklara vurgu yapabilirsiniz... Kral Selman ilk geldiğinde küresel düzene karşı bazı söylemleri cesaret vermişti. Hatta bir ara ikinci Faysal mı olacak acaba diye bile ümitlenmiştim. Eline onlarca belki yüzlerce kart verilen Amerika 11 Eylül kartını açınca esasında eli kolu bağlı olan kâğıttan kaplanın maskesi düştü. Üstelik silah alımı adı altında haracını da ödeyerek... Böylece, geciktirdiği “biatını” kılıç dansı eşliğinde tazeledi, bir başka deyişle küresel güç karşısında diz çöktü... Şimdiden sonra gerçekten de "krallar gibi" yaşar hanedan... Hem de Amerika’nın koruması (mandası) altında… Bu role razıysanız büyük güçlerle bir sorun yaşamazsınız tabii... Köleler ağalarıyla hangi sorunu tartışma ya da itiraz etme cesareti gösterebilir ki...

 

Bu fotoğraf madalyonun bir yüzü tabii... Bir başka ifadeyle 'onların hesabı...' 15 Temmuz’da da hesap böyle değil miydi? Nasıl da sıkı hazırlamışlardı. Hiç bir adımı zamanı gelmeden atma noktasında aceleci davranmadılar... Zira güç dengesi öylesine belirgin olmalıydı ki; küresel sistemde ABD'nin pozisyonu neyse onlar da içeride big brother'in izdüşümü olmalıydılar. Öyle de olmuşlardı neredeyse... Ne var ki; planları az da olsa deşifre olup, bazı operasyonlara muhatap olunca 17-25 Aralık hukuk darbesini biraz öne çekmek zorunda kaldılar. Operasyonu çekip başarısız olunca derin bir stratejik sessizliğe bütündüler... Sessizlik asaletten değil 15 Temmuzda vuracakları öldürücü darbe içindi... Ne var ki, onu da erkene almak zorunda kaldılar. Zira kırk yıllık plan saat farkından dolayı heba edilemezdi.

 

Sonucu biliyorsunuz. Neredeyse hiç bir matematiksel hata olmamasına rağmen, hepsi demir parmaklıkların arkasını boyladı veya Avrupa’daki Amerika’daki ağalarının kucağına sığınmak zorunda kaldılar. Kâğıt üzerindeki plan her zaman tutmuyor işte... Planların üstündeki planı, kaderin üstündeki kaderi, her şeyin beş duyu ile açıklanamayacağını da hesaba katmak gerekiyor. İşbirlikçi iç düşman her detayı düşünüp öldürücü darbeyi vurmanın planlarını yaparken nasıl bunu hesaplayamadı ise, küresel sistem de darbenin ne taraftan geldiğini hesaplama fırsatı bile bulamadan planları suya düşebilir. İşin esasında yapılan darbenin çok ötesinde bir işgal girişiminin iç ayağı idi… Öncü kuvvetti yani sahadakiler… Suriye’nin Kuzeyinden, Ermenistan’dan, Kıbrıs’tan (hem İngilizler hem de Rumlar) öncü kuvvetlerin başarılı olması halinde harekete geçmek üzere bekleyen on binlerce askerin sınıra yakın bölgede hazır kıta beklediklerine dair çok kuvvetli deliller var…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.