Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
 

FANATİZM

Fanatizm, öyle de böyle de kötüdür… Aşırılıktır çünkü orta yol değildir. Futbol fanatikleri de böyledir, cemaat fanatikleri de, siyaset fanatikleri de... Biz de hepsi var maalesef... Oysa fanatizm toplumu bölmekte ve var olan enerjiyi heba etmektedir. Fanatizmin göremediği şey; hakikate giden yolun birden fazla olduğudur. Fanatizm aklın bir ürünü de değildir. Zira aklın yolu birdir ve akıl insanları orta yola sevk eder. Bu denli tehlikeli sonucuna rağmen, fanatizm, sürekli destek bulmaktadır. Türk milliyetçisi de fanatiktir, Kürt milliyetçisi de... Dincisi de fanatiktir, laik olanı da... Cemaatçisi de öyle...   Cemaatçilerin düştüğü en büyük fanatizm; ‘bizim gibi düşünmeyenler bizden değildir’ yaklaşımı... Oysa cemaatlerin diğerinin ayağına çelme takmaksızın uzmanlaşmış birer eğitim birimleri olarak iş görmesi mümkündür. Eskiler, birbiriyle tanışırken; "Mirim hangi tekkeden feyz alıyorsunuz" derlermiş... Şimdikilerin hangi takımı tutuyorsun demeleri gibi... Cemaatler puzzle'ın tamamlayıcı parçası olarak işlev görmedikçe, düşmanın oyuncağı olmaktan kurtulamayız.   Fanatizmde tek bir doğru vardır; o da kendi savundukları... Bu konuda hiç birisini ikna edemezsiniz. Gücü yeten yetmeyene her türlü dayatmayı yapar. Yetmeyen de dayatmayı yapacağı günlerin hayaliyle yanıp tutuşur. Hiç kimse, acaba karşı tarafın dediğinde de bir doğruluk payı var mıdır diye düşünmez. Bu da zaman içerisinde şiddeti doğurur. Oysa devlet için bile şiddet en son çaredir. Ameliyat gibi yani… Vücut bütünlüğünü bozan ameliyat, ilaç tedavisi cevap vermediğinde başvurulan zorunlu ve en son yöntem değil midir... Ya da diplomatik çözüm imkanı kalmadığında, en büyük şiddet olan savaş kaçınılmaz değil midir... Bu amaçla devletler kocaman kocaman ordular beslemezler mi… Ama yine de her yolu denemeden şiddete müracaat edilmemelidir elbette…   Peki ülkemizde fanatizmi besleyen etken nedir. Cevabı bizatihi devletin kendi içerisinde… Zira, Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren sadece tanımladığı tek tip insanı makbul saydı ve gerisine şüpheyle yaklaştı. Sonuç; bugünkü kaos... Bir refleks yani... Oysa ne din, ne demokrasi, ne insan doğası... hiç birisi fanatizmi beslemez. Devrim, kendisini koruma güdüsüyle, bir taraftan rejim fanatikleri yetiştirirken, karşı taraf da dışlanmışlığın etkisiyle fanatikleşti. Zira kendisine uzun yıllar siyasette de, bürokraside de yer bulamadı. Sürekli zan altında bırakıldı. Kaldıramadı bunu... Son çareye müracaat etti. Bizatihi devlet imkânları kullanılarak fanatikleştirildi insanımız... Şimdi bu vatana ihanet değil de nedir... 
Ekleme Tarihi: 22 Mayıs 2017 - Pazartesi
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR

FANATİZM

Fanatizm, öyle de böyle de kötüdür… Aşırılıktır çünkü orta yol değildir. Futbol fanatikleri de böyledir, cemaat fanatikleri de, siyaset fanatikleri de... Biz de hepsi var maalesef... Oysa fanatizm toplumu bölmekte ve var olan enerjiyi heba etmektedir. Fanatizmin göremediği şey; hakikate giden yolun birden fazla olduğudur. Fanatizm aklın bir ürünü de değildir. Zira aklın yolu birdir ve akıl insanları orta yola sevk eder. Bu denli tehlikeli sonucuna rağmen, fanatizm, sürekli destek bulmaktadır. Türk milliyetçisi de fanatiktir, Kürt milliyetçisi de... Dincisi de fanatiktir, laik olanı da... Cemaatçisi de öyle...

 

Cemaatçilerin düştüğü en büyük fanatizm; ‘bizim gibi düşünmeyenler bizden değildir’ yaklaşımı... Oysa cemaatlerin diğerinin ayağına çelme takmaksızın uzmanlaşmış birer eğitim birimleri olarak iş görmesi mümkündür. Eskiler, birbiriyle tanışırken; "Mirim hangi tekkeden feyz alıyorsunuz" derlermiş... Şimdikilerin hangi takımı tutuyorsun demeleri gibi... Cemaatler puzzle'ın tamamlayıcı parçası olarak işlev görmedikçe, düşmanın oyuncağı olmaktan kurtulamayız.

 

Fanatizmde tek bir doğru vardır; o da kendi savundukları... Bu konuda hiç birisini ikna edemezsiniz. Gücü yeten yetmeyene her türlü dayatmayı yapar. Yetmeyen de dayatmayı yapacağı günlerin hayaliyle yanıp tutuşur. Hiç kimse, acaba karşı tarafın dediğinde de bir doğruluk payı var mıdır diye düşünmez. Bu da zaman içerisinde şiddeti doğurur. Oysa devlet için bile şiddet en son çaredir. Ameliyat gibi yani… Vücut bütünlüğünü bozan ameliyat, ilaç tedavisi cevap vermediğinde başvurulan zorunlu ve en son yöntem değil midir... Ya da diplomatik çözüm imkanı kalmadığında, en büyük şiddet olan savaş kaçınılmaz değil midir... Bu amaçla devletler kocaman kocaman ordular beslemezler mi… Ama yine de her yolu denemeden şiddete müracaat edilmemelidir elbette…

 

Peki ülkemizde fanatizmi besleyen etken nedir. Cevabı bizatihi devletin kendi içerisinde… Zira, Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren sadece tanımladığı tek tip insanı makbul saydı ve gerisine şüpheyle yaklaştı. Sonuç; bugünkü kaos... Bir refleks yani... Oysa ne din, ne demokrasi, ne insan doğası... hiç birisi fanatizmi beslemez. Devrim, kendisini koruma güdüsüyle, bir taraftan rejim fanatikleri yetiştirirken, karşı taraf da dışlanmışlığın etkisiyle fanatikleşti. Zira kendisine uzun yıllar siyasette de, bürokraside de yer bulamadı. Sürekli zan altında bırakıldı. Kaldıramadı bunu... Son çareye müracaat etti. Bizatihi devlet imkânları kullanılarak fanatikleştirildi insanımız... Şimdi bu vatana ihanet değil de nedir... 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.