Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
 

Şİİ HİLALİ...

Şİİ HİLALİ... İran... Misyonu hiç değişmeyen devlet... Sadece aktörler değişiyor. Safevi zamanında da, Şahlık zamanında da, şimdi de öyle… Hala Pers milliyetçiliğini aşıp İslam ümmetinin bir parçası olamadılar ve hala Hz. Ömer’in Sasani İmparatorluğunu yıkıp Müslüman olmalarına vesile olmasını kabullenemediler. Şimdilerde İslam dünyasında kocaman bir fitnenin ateşini alevlendirmekle meşgul… Adeta Saddam'ın kurumsal versiyonu… Bölgede Şia potansiyeli olan her yerdeler... İran, Irak savaşı sonrası tam bir emperyalist refleksle etrafında nüfuz alanı oluşturma çabası içerisine girdi. Bunun için Rusya ile ABD ile AB ile hatta İsrail ile işbirliğine gitmekten imtina etmiyor. (Pek bilinmez ama, İran-Irak Savaşı esnasında İran’ın en büyük silah tedarikçisi İsrail’di) Nitekim 'düşmanlarıyla' da arasını düzeltti. İran artık global güçlerin de önünü açtığı bölgesel bir güç... Petrolü, doğalgazı, askeri gücü, nüfuzu... ile ‘ben de varım sahada’ diyor. Öyle de... Zira beş yılı aşkındır süren savaşta İran Suriye'de bütün Şia dünyasıyla birlikte var. Devrim muhafızları gibi kendi iç kuvvetleri yanında hinterlandından da militan devşiriyor sürekli... Iraktakilerle birlikte toplam 250 bin kişilik bir güçten bahsediliyor. İnkâr etmelerine rağmen, artık mızrak çuvala sığmıyor ve hiç kimse İran devletinin resmi olarak olmasa da sahada olmadığına inanmıyor. Sovyetler Birliği de resmi olarak Kore ve Vietnam Savaşında yoktu ama, o gün de bugün de herkes biliyor ki, bu iki savaş soğuk savaş döneminde iki kutubun karşı karşıya geldiği en önemli savaştı… Onun gibi bir şey… Lübnan'da da varlar... Hem de devrimin ilk yıllarından beri... Adı ‘hizbullah’ (hizlı-Lat demek lazım…ya da hizbul-Uzza…) olan örgüt Lübnan'da devletten daha güçlü... Irak İkinci Körfez savaşı sonrası adeta İran'a bırakıldı. Bir hesabı olmasa ABD hiç Irak'ı İran'ın nüfuz alanına bırakır mı... Yemen'de de yönetimi ele geçirdi neredeyse... Suudi Arabistan'ın müdahalesi pek de işe yaramadı. İran tehdidi yüzünden Suudi Arabistan bölgesel işbirliği arayışı içerisinde ve sürekli silahlanıyor. Dünyada 2016 yılında silahlanmaya ayrılan bütçeler açıklandı. S. Arabistan neredeyse 50 milyar dolarla dünyada beşinci sırada... Bir karşılaştırma yapmak gerekirse; Türkiye’nin ki 10 milyar dolar civarında ve on beşinci sırada… İran yakın coğrafyasındaki Bahreyn'i, Katar'ı, B.A.E'ni de tehdit ediyor... Afganistan'da kolu var. Pakistan'da eli var. Tacikistan'da nüfuzu var... Bölgede İran’a rakip olarak S. Arabistan ve Türkiye var. Pakistan da var ama şimdilik o biraz uzaktan izliyor. Bölgenin diğer büyük devleti olan Mısır’ın öyle bir derdi yok… Halkına rağmen iktidarı elinde tutanların hangi iradesinden bahsedilebilir ki… İran, şer güçlerle açık ya da kapalı ittifak yaparak Şii-Sünni ilişkisini alevlendiriyor. Sanki DAEŞ Sünni İslam'ı temsil ediyormuş gibi, ülkesinde DAEŞ'in yaptığı katliamları Şii katliamı diye İran televizyonlarında 'sansürlemeden' göstererek halkını Sünni dünyaya karşı kinlendiriyor. Oysa DAEŞ tam da bu şii-sünni çatışmasının altyapısını oluşturmak için kurulmuş bir örgüttür. Irak’ta ve Suriye’de bunu başardı. İran global güçlerin önünü açmasıyla yeni ve büyük bir savaşın değirmenine su taşıyarak Şii hilali hayalini gerçekleştirmeyi hedefliyor. Emperyal güçler nisbi olarak az ve zayıf olan Şii dünyasını İran eliyle güçlendiriyor. Olası bir büyük savaşta 15 Temmuz'da olduğu gibi her şeyin bir kaç saat içerisinde bitmemesi için... Durumdan en karlı çıkan da, olan biteni büyük bir keyifle izleyen ve son Halep olayında İran'ı tebrik eden İsrail... Onlar Yahudi... Ve teokratik bir devlet olan İsrail’in halkı kutsal kitaplarına da bağlı... Kutsal kabul ettikleri kaynaklarda onları bekleyen sonun ne olduğu yazıyor. Onlar olayın farkında ve sadece geciktirmeye çalışıyorlar o kadar... Bizim ise sağduyuya ihtiyacımız var. Körüklenmekte olan mezhep gerginliğini engellemenin yollarını aramamız gerekiyor. Zira son dönemde Arap Baharı adı altında oluşturulmaya çalışılan Sünni-Şii gerginliğinin bir kutuplaşmaya dönüşme ihtimali bölgedeki ülkelerin geleceğini tehdit ediyor. Ortadoğu’da başlayan iç karışıklıklar, yaşanan devrimler, son olarak Suriye ve Irak’ta körüklenen mezhep ayrımcılığı zemini, Müslümanların uyanık olmasını gerektiriyor. Yakın tarihimizde de benzer dış saldırılar ve oyunlarla karşılaşan Müslümanlar, etnik köken ve mezhep ayrımı gözetmeksizin İslam kardeşliğini tesis etme maksatlı toplantılar yapıp kararlar almalıdırlar. İslam İşbirliği Teşkilatı önderliğinde Müslümanların menfaatlerini birlikte savunmak için İslam ülkelerinin temsilcilerinin kendi iradeleriyle bir araya gelmeleri çok büyük önem arz etmektedir. Fetret dönemleri dışında her zaman ümmetten yana olmayı başarmış olan sabır ve samimiyet timsali Anadolu insanının buna öncülük etme gücü ve iradesi vardır.  
Ekleme Tarihi: 19 Aralık 2016 - Pazartesi
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR

Şİİ HİLALİ...

Şİİ HİLALİ...

İran... Misyonu hiç değişmeyen devlet... Sadece aktörler değişiyor. Safevi zamanında da, Şahlık zamanında da, şimdi de öyle… Hala Pers milliyetçiliğini aşıp İslam ümmetinin bir parçası olamadılar ve hala Hz. Ömer’in Sasani İmparatorluğunu yıkıp Müslüman olmalarına vesile olmasını kabullenemediler. Şimdilerde İslam dünyasında kocaman bir fitnenin ateşini alevlendirmekle meşgul… Adeta Saddam'ın kurumsal versiyonu… Bölgede Şia potansiyeli olan her yerdeler... İran, Irak savaşı sonrası tam bir emperyalist refleksle etrafında nüfuz alanı oluşturma çabası içerisine girdi. Bunun için Rusya ile ABD ile AB ile hatta İsrail ile işbirliğine gitmekten imtina etmiyor. (Pek bilinmez ama, İran-Irak Savaşı esnasında İran’ın en büyük silah tedarikçisi İsrail’di) Nitekim 'düşmanlarıyla' da arasını düzeltti.

İran artık global güçlerin de önünü açtığı bölgesel bir güç... Petrolü, doğalgazı, askeri gücü, nüfuzu... ile ‘ben de varım sahada’ diyor. Öyle de... Zira beş yılı aşkındır süren savaşta İran Suriye'de bütün Şia dünyasıyla birlikte var. Devrim muhafızları gibi kendi iç kuvvetleri yanında hinterlandından da militan devşiriyor sürekli... Iraktakilerle birlikte toplam 250 bin kişilik bir güçten bahsediliyor. İnkâr etmelerine rağmen, artık mızrak çuvala sığmıyor ve hiç kimse İran devletinin resmi olarak olmasa da sahada olmadığına inanmıyor. Sovyetler Birliği de resmi olarak Kore ve Vietnam Savaşında yoktu ama, o gün de bugün de herkes biliyor ki, bu iki savaş soğuk savaş döneminde iki kutubun karşı karşıya geldiği en önemli savaştı… Onun gibi bir şey…

Lübnan'da da varlar... Hem de devrimin ilk yıllarından beri... Adı ‘hizbullah’ (hizlı-Lat demek lazım…ya da hizbul-Uzza…) olan örgüt Lübnan'da devletten daha güçlü... Irak İkinci Körfez savaşı sonrası adeta İran'a bırakıldı. Bir hesabı olmasa ABD hiç Irak'ı İran'ın nüfuz alanına bırakır mı... Yemen'de de yönetimi ele geçirdi neredeyse... Suudi Arabistan'ın müdahalesi pek de işe yaramadı. İran tehdidi yüzünden Suudi Arabistan bölgesel işbirliği arayışı içerisinde ve sürekli silahlanıyor. Dünyada 2016 yılında silahlanmaya ayrılan bütçeler açıklandı. S. Arabistan neredeyse 50 milyar dolarla dünyada beşinci sırada... Bir karşılaştırma yapmak gerekirse; Türkiye’nin ki 10 milyar dolar civarında ve on beşinci sırada… İran yakın coğrafyasındaki Bahreyn'i, Katar'ı, B.A.E'ni de tehdit ediyor... Afganistan'da kolu var. Pakistan'da eli var. Tacikistan'da nüfuzu var... Bölgede İran’a rakip olarak S. Arabistan ve Türkiye var. Pakistan da var ama şimdilik o biraz uzaktan izliyor. Bölgenin diğer büyük devleti olan Mısır’ın öyle bir derdi yok… Halkına rağmen iktidarı elinde tutanların hangi iradesinden bahsedilebilir ki…

İran, şer güçlerle açık ya da kapalı ittifak yaparak Şii-Sünni ilişkisini alevlendiriyor. Sanki DAEŞ Sünni İslam'ı temsil ediyormuş gibi, ülkesinde DAEŞ'in yaptığı katliamları Şii katliamı diye İran televizyonlarında 'sansürlemeden' göstererek halkını Sünni dünyaya karşı kinlendiriyor. Oysa DAEŞ tam da bu şii-sünni çatışmasının altyapısını oluşturmak için kurulmuş bir örgüttür. Irak’ta ve Suriye’de bunu başardı. İran global güçlerin önünü açmasıyla yeni ve büyük bir savaşın değirmenine su taşıyarak Şii hilali hayalini gerçekleştirmeyi hedefliyor. Emperyal güçler nisbi olarak az ve zayıf olan Şii dünyasını İran eliyle güçlendiriyor. Olası bir büyük savaşta 15 Temmuz'da olduğu gibi her şeyin bir kaç saat içerisinde bitmemesi için...

Durumdan en karlı çıkan da, olan biteni büyük bir keyifle izleyen ve son Halep olayında İran'ı tebrik eden İsrail... Onlar Yahudi... Ve teokratik bir devlet olan İsrail’in halkı kutsal kitaplarına da bağlı... Kutsal kabul ettikleri kaynaklarda onları bekleyen sonun ne olduğu yazıyor. Onlar olayın farkında ve sadece geciktirmeye çalışıyorlar o kadar...

Bizim ise sağduyuya ihtiyacımız var. Körüklenmekte olan mezhep gerginliğini engellemenin yollarını aramamız gerekiyor. Zira son dönemde Arap Baharı adı altında oluşturulmaya çalışılan Sünni-Şii gerginliğinin bir kutuplaşmaya dönüşme ihtimali bölgedeki ülkelerin geleceğini tehdit ediyor. Ortadoğu’da başlayan iç karışıklıklar, yaşanan devrimler, son olarak Suriye ve Irak’ta körüklenen mezhep ayrımcılığı zemini, Müslümanların uyanık olmasını gerektiriyor.

Yakın tarihimizde de benzer dış saldırılar ve oyunlarla karşılaşan Müslümanlar, etnik köken ve mezhep ayrımı gözetmeksizin İslam kardeşliğini tesis etme maksatlı toplantılar yapıp kararlar almalıdırlar. İslam İşbirliği Teşkilatı önderliğinde Müslümanların menfaatlerini birlikte savunmak için İslam ülkelerinin temsilcilerinin kendi iradeleriyle bir araya gelmeleri çok büyük önem arz etmektedir. Fetret dönemleri dışında her zaman ümmetten yana olmayı başarmış olan sabır ve samimiyet timsali Anadolu insanının buna öncülük etme gücü ve iradesi vardır.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.