Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
 

MURSİ…

Mısır her dönemde önemli bir ülke olmuştur. Nitekim insanlık tarihinde sayılabilecek birkaç kadim medeniyet sayılacak olsa Mısır medeniyeti atlanamaz. Bu durum, İslam öncesi için de İslam sonrası için de geçerlidir. Mısır Arap dünyasının da öncü ülkesidir. Özelde Arap dünyasını genelde ise İslam dünyasını ilgilendiren en önemli İslami hareketlerden birisi olan ihvan hareketi de bu ülke kaynaklıdır. 1940’lı yıllardan beri etkili olan İhvan-ı Müslimiyn, yani Müslüman kardeşler hareketi Şehid Hasan El-Benna öncülüğünde kurulmuş ve hızla yayılmıştır. İşte Mursi bu hareketin; Seyyid Kutup, Abdülkadir Udeh gibi şehid edilen binlercesinin son halkasıdır. Yine İslam dünyasının en önemli ve köklü üniversitesi olan El-Ezher Mısırda’dır.   Bu ülkede 1950’lerde, 1960’larda ihvan hareketine dönük zulmü anlatan pek çok kitap okudum geçmiş yıllarda... Daha çok lise yıllarında (1980’li yıllarda) okuduğum ve bir çoğu roman tarzındaki bu kitaplar düşünce dünyam üzerinde de etkili oldu. Özellikle Nasır dönemi, bu zulmün zirve yaptığı dönemdir. Bu yüzden ‘Nasır’ ismi, esma-i hüsna dan olmasına rağmen, bana itici gelir. Kirletilmiştir zira… FETÖ’nün bu ülkede kirlettiği pek çok kavram gibi…   Arap Baharı olarak isimlendirilen ve Büyük Ortadoğu Projesinin bir ayağı olan devrimlerde Mısır’daki değişim ilk etapta organizatörlerin istediği yönde olmamıştı. Adeta tereyağından kıl çeker gibi eskimiş ve itibarsızmış diktatöryal yapıları iç karışıklıklarla değiştirerek post emperyal süreci devam ettirmek isteyen sömürgeci güçler bu ülkedeki kuvvetli islami hareketleri bir süreliğine aşamadılar. Tabandan gelen ağır baskıyı göğüslemek ve yumuşatmak için seçim yapmak zorunda kalmış olmaları bu yüzdendir. Müslüman Kardeşler ilk zamanlarda çekinceli davranmasına ve gösterdiği aday veto edilmesine rağmen, batıda eğitim almış ve birkaç dil bilen Mursi ile seçime katıldı ve Mısır tarihinde yapılan ilk serbest seçimde yaklaşık 52 oy alarak seçimi kazanmıştı.   Mısır gibi büyük ve önemli bir ülkede Mübarek’in iktidardan indirilmesi ve seçim sürecinin işletilmesi diğer ülkelerle karşılaştırıldığında nisbeten düşük maliyetli olması, Müslüman dünyada iyimser bir hava estirmişti. Üstelik 1991’deki Cezayir seçimlerinden farklı olarak iktidar da devredilmişti. Fakat rahmetli Erbakan’ın başbakanlığında olduğu gibi ancak bir yıl tahammül edebildiler.   Tabi Mısırla ilgili doğru analizlerin yapılabilmesi; bu ülkenin siyasal, sosyolojik ve ekonomik yapısını doğru tahlil etmeyi de gerektirmektedir. Öncelikle S. Arabistan’a dolayısıyla da ABD’ye göbeğinden bağlı Nur Partisi adı altında Vehhabi-Selefi güçlü bir hareket olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Bu parti seçimlerde de önemli varlık göstermiştir. Azılı İhvan karşıtı olan bu hareket; darbeden yana tavır almış, Sisi’nin seçilmesini de desteklemiştir.   Göz ardı edilmemesi gereken ikinci husus, ülke ekonomisinin önemli ölçüde askeri otoritenin kontrolünde olduğu gerçeğidir. Üzerine vazife olmayan otomobilden beyaz eşyaya, kafeteryadan benzin istasyonuna bu ülkede hemen her şey askerden sorulur. Şeffaf olmadığından bilinmemekle birlikte ekonominin yarısına yakınının ordunun kontrolünde olduğu tahmin edilmektedir. Bu anlamda Mısır’ın hala hantal bir devletçi ekonomiye sahip olduğu söylenebilir. Nitekim bu gücünü Mursi’nin iktidarını sarsmak, itibarını zedelemek için kullanmış ve darbenin de zeminini hazırlamıştır.   Bir de tabi bu yapıya destek olan oligarşik kesim var… Ülkenin kaymağını götüren sermaye kesimleri bunlar… İktidara yakınlıktan beslenen bu seküler kesim, sayısal olarak az da olsa siyasal olarak göz ardı edilmeyecek ağırlığa sahip… Bizdeki TÜSİAD gibi… Geçmişte hükümetleri nasıl tehdit ettiğini hatırlarsanız; pusuda hangi hesapları yaptığını tahmin etmek güç değil…   Yüz milyona yaklaşan nüfusu içerisinde 10 kadar Hristiyan Kıpti nüfus da dikkate değer bir yumuşak karnıdır bu ülkenin… Nitekim zaman zaman DAEŞ vasıtasıyla kiliselere yapılan saldırılar DAEŞ’in de, Hristiyan nüfusun da ayrışma nedeni olarak kullanılabileceği mesajı verilmekte, dolayısıyla bu ülkede genleriyle oynanacak pek çok değişken olduğunu göstermektedir.   Mursi mücadelesini verdi ve bu dünyadaki sınavı sonlandı. Bakın Kur’an’da onlarla ilgili ne buyuruluyor; ‘Mü’minlerden öyle yiğitler vardır ki Allah’a verdikleri sözde durdular. Onlardan kimi (can) adağını ödedi, kimi de beklemektedir. Onlar (verdikleri sözü) hiçbir şekilde (asla) değiştirmediler.’ (Ahzab: 23). Vesselam…  
Ekleme Tarihi: 01 Temmuz 2019 - Pazartesi
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR

MURSİ…

Mısır her dönemde önemli bir ülke olmuştur. Nitekim insanlık tarihinde sayılabilecek birkaç kadim medeniyet sayılacak olsa Mısır medeniyeti atlanamaz. Bu durum, İslam öncesi için de İslam sonrası için de geçerlidir. Mısır Arap dünyasının da öncü ülkesidir. Özelde Arap dünyasını genelde ise İslam dünyasını ilgilendiren en önemli İslami hareketlerden birisi olan ihvan hareketi de bu ülke kaynaklıdır. 1940’lı yıllardan beri etkili olan İhvan-ı Müslimiyn, yani Müslüman kardeşler hareketi Şehid Hasan El-Benna öncülüğünde kurulmuş ve hızla yayılmıştır. İşte Mursi bu hareketin; Seyyid Kutup, Abdülkadir Udeh gibi şehid edilen binlercesinin son halkasıdır. Yine İslam dünyasının en önemli ve köklü üniversitesi olan El-Ezher Mısırda’dır.

 

Bu ülkede 1950’lerde, 1960’larda ihvan hareketine dönük zulmü anlatan pek çok kitap okudum geçmiş yıllarda... Daha çok lise yıllarında (1980’li yıllarda) okuduğum ve bir çoğu roman tarzındaki bu kitaplar düşünce dünyam üzerinde de etkili oldu. Özellikle Nasır dönemi, bu zulmün zirve yaptığı dönemdir. Bu yüzden ‘Nasır’ ismi, esma-i hüsna dan olmasına rağmen, bana itici gelir. Kirletilmiştir zira… FETÖ’nün bu ülkede kirlettiği pek çok kavram gibi…

 

Arap Baharı olarak isimlendirilen ve Büyük Ortadoğu Projesinin bir ayağı olan devrimlerde Mısır’daki değişim ilk etapta organizatörlerin istediği yönde olmamıştı. Adeta tereyağından kıl çeker gibi eskimiş ve itibarsızmış diktatöryal yapıları iç karışıklıklarla değiştirerek post emperyal süreci devam ettirmek isteyen sömürgeci güçler bu ülkedeki kuvvetli islami hareketleri bir süreliğine aşamadılar. Tabandan gelen ağır baskıyı göğüslemek ve yumuşatmak için seçim yapmak zorunda kalmış olmaları bu yüzdendir. Müslüman Kardeşler ilk zamanlarda çekinceli davranmasına ve gösterdiği aday veto edilmesine rağmen, batıda eğitim almış ve birkaç dil bilen Mursi ile seçime katıldı ve Mısır tarihinde yapılan ilk serbest seçimde yaklaşık 52 oy alarak seçimi kazanmıştı.

 

Mısır gibi büyük ve önemli bir ülkede Mübarek’in iktidardan indirilmesi ve seçim sürecinin işletilmesi diğer ülkelerle karşılaştırıldığında nisbeten düşük maliyetli olması, Müslüman dünyada iyimser bir hava estirmişti. Üstelik 1991’deki Cezayir seçimlerinden farklı olarak iktidar da devredilmişti. Fakat rahmetli Erbakan’ın başbakanlığında olduğu gibi ancak bir yıl tahammül edebildiler.

 

Tabi Mısırla ilgili doğru analizlerin yapılabilmesi; bu ülkenin siyasal, sosyolojik ve ekonomik yapısını doğru tahlil etmeyi de gerektirmektedir. Öncelikle S. Arabistan’a dolayısıyla da ABD’ye göbeğinden bağlı Nur Partisi adı altında Vehhabi-Selefi güçlü bir hareket olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Bu parti seçimlerde de önemli varlık göstermiştir. Azılı İhvan karşıtı olan bu hareket; darbeden yana tavır almış, Sisi’nin seçilmesini de desteklemiştir.

 

Göz ardı edilmemesi gereken ikinci husus, ülke ekonomisinin önemli ölçüde askeri otoritenin kontrolünde olduğu gerçeğidir. Üzerine vazife olmayan otomobilden beyaz eşyaya, kafeteryadan benzin istasyonuna bu ülkede hemen her şey askerden sorulur. Şeffaf olmadığından bilinmemekle birlikte ekonominin yarısına yakınının ordunun kontrolünde olduğu tahmin edilmektedir. Bu anlamda Mısır’ın hala hantal bir devletçi ekonomiye sahip olduğu söylenebilir. Nitekim bu gücünü Mursi’nin iktidarını sarsmak, itibarını zedelemek için kullanmış ve darbenin de zeminini hazırlamıştır.

 

Bir de tabi bu yapıya destek olan oligarşik kesim var… Ülkenin kaymağını götüren sermaye kesimleri bunlar… İktidara yakınlıktan beslenen bu seküler kesim, sayısal olarak az da olsa siyasal olarak göz ardı edilmeyecek ağırlığa sahip… Bizdeki TÜSİAD gibi… Geçmişte hükümetleri nasıl tehdit ettiğini hatırlarsanız; pusuda hangi hesapları yaptığını tahmin etmek güç değil…

 

Yüz milyona yaklaşan nüfusu içerisinde 10 kadar Hristiyan Kıpti nüfus da dikkate değer bir yumuşak karnıdır bu ülkenin… Nitekim zaman zaman DAEŞ vasıtasıyla kiliselere yapılan saldırılar DAEŞ’in de, Hristiyan nüfusun da ayrışma nedeni olarak kullanılabileceği mesajı verilmekte, dolayısıyla bu ülkede genleriyle oynanacak pek çok değişken olduğunu göstermektedir.

 

Mursi mücadelesini verdi ve bu dünyadaki sınavı sonlandı. Bakın Kur’an’da onlarla ilgili ne buyuruluyor; ‘Mü’minlerden öyle yiğitler vardır ki Allah’a verdikleri sözde durdular. Onlardan kimi (can) adağını ödedi, kimi de beklemektedir. Onlar (verdikleri sözü) hiçbir şekilde (asla) değiştirmediler.’ (Ahzab: 23). Vesselam…

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.