Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
 

SURİYE KRİZİ ÜZERİNE...

SURİYE KRİZİ ÜZERİNE... Türkiye Suriye'de yanlış mı yapmıştır... Bu soruya elbette durduğunuz yere göre vereceğiniz cevap farklı olacaktır. İlla da politik bir duruşunuz varsa... Öncelikle şunu ortaya koyalım ki; ne Büyük Ortadoğu Projesinin planlayıcısı Türkiye’dir, ne de Türkiye'nin Suriye yönetimini değiştirmek adına köklü ve kalıcı bir politikası olmuştur. Evet, Türkiye Suriye yönetiminden rahatsızdı. Zira bir yandan Türkiye'den toprak talebi vardı, bir yandan da terör örgütünün üssü idi. Diplomatik girişimler netice vermeyince 1998'de gereken tepkiyi de göstermişti Türkiye... Ayrıca Suriye'de yönetimin halka rağmen olduğunu bilmeyen yoktur. Ama Suriye yönetimini yıkmaya dönük doğrudan bir politikası da olmadı Türkiye'nin... Hatta Ahmet Davutoğlu'nun sonradan çöken sıfır sorun politikası çerçevesinde çok iyi denebilecek ilişkiler de geliştirdik. Adeta tek bir devlet haline gelmiştik... Süreç Arap Baharı ile birlikte tersine döndü maalesef... Türkiye'nin yine dışişleri vasıtasıyla çok önemli gayretleri oldu. Bu kadarının tahmin edildiğini ben de düşünmüyorum ama dönemin dışişleri bakanının (Ahmet Davutoğlu) uzun diplomatik temaslarının ardından; ‘ülkeni yıktırma, dış müdahalelere alan açma’ anlamına gelen uyarılar yaptığını biliyorum. Yani Suriye'deki iç savaş Türkiye'nin hiç bir zaman birinci tercihi olmamıştır. Tam tersine sorunu kucağında bulmuştur. Suriye yönetimi tankları, uçakları devreye alınca Türkiye de tarafını seçmek zorunda kalmıştır. Arap Baharı adı altında, Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) Suriye ayağı da olacağını bilen Türkiye, bu ülkedeki rejim değişikliğinin zamana yayılarak ve kansız olmasını amaçlamış olması mümkündür. Bu maksatla Türkiye BOP'ta inisiyatif de almıştır. Öyle müzmin muhaliflerin iddia ettiği gibi bu inisiyatif, onlarla birlikte Ortadoğu’yu parçalama planına ortak olmak-destek vermek için filan değildir. Tam tersine zaten uygulamaya konmuş olan planda, tek başına engelleme gücü de olmadığından, geçiş sürecini tamamen onlara bırakmak istememiştir. Sonucun böyle olup olmadığı tartışılabilir elbette... Türkiye Mısır'da darbe olmaması için de çaba sarfetti. Darbe olmuş olması Türkiye'nin bu politikasının yanlışlığını göstermez. Hadiseye bir başka açıdan da bakarsak; olayların başladığı 2011 yılında, Suriye bizden koparılalı henüz yüz yıl bile olmamıştı. Yani Suriye bir Osmanlı toprağı ve diğer birçoğu gibi proje bir devletti... Ayrıca size düşman unsurların alan hâkimiyeti elde etmesi durumu söz konusudur. Bir de büyük oyun var elbette… Önce daha küçük lokmalara bölüp hedefi yumuşatmak, böylece ana hedefin önündeki engelleri kaldırmak… Ana hedef ne mi dediniz… Hamaseti sevmem ama ana hedef Küçük Asya’yı (Anadolu) sahiplerine (!) teslim etmek… Kürdistan-Ermenistan da hikâye… Kim mi onlar... Doğuda Büyük İsrail, Batıda Megola idea... Yani Bizans’ın-Roma’nın yeniden ihyası… Sanırım olayların bu kadar tırmanması ve sarpa sarması hepimiz için sürpriz oldu. Bir başka deyişle Suriye'nin PKK'yı başından beri desteklediğini hem Türkiye hem Suriye ve hem de diğer bütün önde gelen dünya devletleri biliyordu. O halde neden Türkiye'nin verdiği sert karşılıkla derin bir bölgesel kriz patlak verdi ve niçin bir savaşın eşiğine geldik... Bu konuda söylenebilecek pek çok şey var elbette… Öncelikle yetkililerin bu konudaki açıklamalarına (sabrımız taştı, bıçak kemiğe dayandı, bardak taştı...vs) bakacak olursak bu doğal bir süreçti ve olması gereken yapılıyor. Her ne kadar bazı muhalefet partileri aksi yönde beyanatlar vermiş olsalar da kamuoyunun büyük bir kesimi durumun farkında... Kimi zaman toplumda fikri altyapı oluşturulmadan atılan adımlar akamete uğrayabilmektedir. Bir başka deyişle attığınız adımda inandırıcılık toplumsal destek fevkalade önemlidir. Gelinen noktada bunun başarıldığı gözükmektedir. Elbette plansız-programsız da değil… En somut plan son 15-20 yıldır yapılan askeri hazırlıkların sahaya yansımasında gözükmektedir. Nasıl Afrin harekâtında Amerika ile çatışma göze alınmışsa, burada da Rusya’ya rağmen harekat planı yapılmıştır. ABD geri adım attı, Rusya da atacak… Türkiye büyük ve güçlü devlet… Büyük devletler öyle önünü arkasını, ne getirip götüreceğini hesap etmeden maceraya atılmazlar. Duruma göre A planı, B planı, C, hatta Z planı vardır. Kimilerinin iddia ettiği gibi kısa vadeli politik kaygılar bizde etki etmez. Bunun için bir neden de yok zaten... Zira seçimlere daha dört yıl var. Ayrıca Türkiye Amerika mı da seçim için savaş çıkartsın… Bu politik hesap içerisinde olanlar; daha şehitler tepesinin ne anlama bile geldiğini bilmediği beyanatından anlaşılan ve ‘boş bırakılacağını’ söyleyenlerdir.
Ekleme Tarihi: 02 Mart 2020 - Pazartesi
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR

SURİYE KRİZİ ÜZERİNE...

SURİYE KRİZİ ÜZERİNE...

Türkiye Suriye'de yanlış mı yapmıştır... Bu soruya elbette durduğunuz yere göre vereceğiniz cevap farklı olacaktır. İlla da politik bir duruşunuz varsa... Öncelikle şunu ortaya koyalım ki; ne Büyük Ortadoğu Projesinin planlayıcısı Türkiye’dir, ne de Türkiye'nin Suriye yönetimini değiştirmek adına köklü ve kalıcı bir politikası olmuştur. Evet, Türkiye Suriye yönetiminden rahatsızdı. Zira bir yandan Türkiye'den toprak talebi vardı, bir yandan da terör örgütünün üssü idi. Diplomatik girişimler netice vermeyince 1998'de gereken tepkiyi de göstermişti Türkiye... Ayrıca Suriye'de yönetimin halka rağmen olduğunu bilmeyen yoktur. Ama Suriye yönetimini yıkmaya dönük doğrudan bir politikası da olmadı Türkiye'nin... Hatta Ahmet Davutoğlu'nun sonradan çöken sıfır sorun politikası çerçevesinde çok iyi denebilecek ilişkiler de geliştirdik. Adeta tek bir devlet haline gelmiştik...

Süreç Arap Baharı ile birlikte tersine döndü maalesef... Türkiye'nin yine dışişleri vasıtasıyla çok önemli gayretleri oldu. Bu kadarının tahmin edildiğini ben de düşünmüyorum ama dönemin dışişleri bakanının (Ahmet Davutoğlu) uzun diplomatik temaslarının ardından; ‘ülkeni yıktırma, dış müdahalelere alan açma’ anlamına gelen uyarılar yaptığını biliyorum. Yani Suriye'deki iç savaş Türkiye'nin hiç bir zaman birinci tercihi olmamıştır. Tam tersine sorunu kucağında bulmuştur. Suriye yönetimi tankları, uçakları devreye alınca Türkiye de tarafını seçmek zorunda kalmıştır.

Arap Baharı adı altında, Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) Suriye ayağı da olacağını bilen Türkiye, bu ülkedeki rejim değişikliğinin zamana yayılarak ve kansız olmasını amaçlamış olması mümkündür. Bu maksatla Türkiye BOP'ta inisiyatif de almıştır. Öyle müzmin muhaliflerin iddia ettiği gibi bu inisiyatif, onlarla birlikte Ortadoğu’yu parçalama planına ortak olmak-destek vermek için filan değildir. Tam tersine zaten uygulamaya konmuş olan planda, tek başına engelleme gücü de olmadığından, geçiş sürecini tamamen onlara bırakmak istememiştir. Sonucun böyle olup olmadığı tartışılabilir elbette... Türkiye Mısır'da darbe olmaması için de çaba sarfetti. Darbe olmuş olması Türkiye'nin bu politikasının yanlışlığını göstermez.

Hadiseye bir başka açıdan da bakarsak; olayların başladığı 2011 yılında, Suriye bizden koparılalı henüz yüz yıl bile olmamıştı. Yani Suriye bir Osmanlı toprağı ve diğer birçoğu gibi proje bir devletti... Ayrıca size düşman unsurların alan hâkimiyeti elde etmesi durumu söz konusudur. Bir de büyük oyun var elbette… Önce daha küçük lokmalara bölüp hedefi yumuşatmak, böylece ana hedefin önündeki engelleri kaldırmak… Ana hedef ne mi dediniz… Hamaseti sevmem ama ana hedef Küçük Asya’yı (Anadolu) sahiplerine (!) teslim etmek… Kürdistan-Ermenistan da hikâye… Kim mi onlar... Doğuda Büyük İsrail, Batıda Megola idea... Yani Bizans’ın-Roma’nın yeniden ihyası…

Sanırım olayların bu kadar tırmanması ve sarpa sarması hepimiz için sürpriz oldu. Bir başka deyişle Suriye'nin PKK'yı başından beri desteklediğini hem Türkiye hem Suriye ve hem de diğer bütün önde gelen dünya devletleri biliyordu. O halde neden Türkiye'nin verdiği sert karşılıkla derin bir bölgesel kriz patlak verdi ve niçin bir savaşın eşiğine geldik... Bu konuda söylenebilecek pek çok şey var elbette… Öncelikle yetkililerin bu konudaki açıklamalarına (sabrımız taştı, bıçak kemiğe dayandı, bardak taştı...vs) bakacak olursak bu doğal bir süreçti ve olması gereken yapılıyor. Her ne kadar bazı muhalefet partileri aksi yönde beyanatlar vermiş olsalar da kamuoyunun büyük bir kesimi durumun farkında...

Kimi zaman toplumda fikri altyapı oluşturulmadan atılan adımlar akamete uğrayabilmektedir. Bir başka deyişle attığınız adımda inandırıcılık toplumsal destek fevkalade önemlidir. Gelinen noktada bunun başarıldığı gözükmektedir. Elbette plansız-programsız da değil… En somut plan son 15-20 yıldır yapılan askeri hazırlıkların sahaya yansımasında gözükmektedir. Nasıl Afrin harekâtında Amerika ile çatışma göze alınmışsa, burada da Rusya’ya rağmen harekat planı yapılmıştır. ABD geri adım attı, Rusya da atacak… Türkiye büyük ve güçlü devlet… Büyük devletler öyle önünü arkasını, ne getirip götüreceğini hesap etmeden maceraya atılmazlar. Duruma göre A planı, B planı, C, hatta Z planı vardır.

Kimilerinin iddia ettiği gibi kısa vadeli politik kaygılar bizde etki etmez. Bunun için bir neden de yok zaten... Zira seçimlere daha dört yıl var. Ayrıca Türkiye Amerika mı da seçim için savaş çıkartsın… Bu politik hesap içerisinde olanlar; daha şehitler tepesinin ne anlama bile geldiğini bilmediği beyanatından anlaşılan ve ‘boş bırakılacağını’ söyleyenlerdir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.