Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
 

Memleket Meselesi

Memleketimizde iyi şeyler olmaya devam ediyor şükürler olsun... Geçen hafta Amerika Dışişleri Bakanı geldi malum... Basında kendisine sadece öylesine bir yer bulabildi. Resmi bir ziyaret gibi gözükmüyordu ama gene de Amerika’nın Dışişleri Bakanıydı. Basına çok da yansımayan kimi haberlere göre dışişleri bakanı ve cumhurbaşkanından randevu istemiş, onlar da Ankara'ya gel görüşelim demişler... İstanbul ısrarı sürünce gayri resmi görüşmelerle yetinerek ayrılmış... Diplomatik bir kriz filan da olmadı.   Yaklaşık 20-25 yıl önce dönemin ABD dışişleri bakanının Türkiye'ye geldiğini ve nasıl bir kamuoyu oluştuğunu hatırlıyorum. Türkiye’de sadece iki buçuk saat kalmıştı. Bir de yakın zamanda Trump'ın danışmanının (J. Bolton)Türkiye'ye geldiğini hatırlıyorum. Ona da randevu verilmemişti. Ezik bir görüntü vererek muadiliyle (İbrahim Kalın) görüşmüş ve izinin üzerine geri dönmüştü. Hayat işte... İnsana güzel şeyleri de gösteriyor şükür...   Türkiye'de iyi şeyler oluyor dedik... Bu doğru... Üstelik insanın içini açacak, kimi zaman şaşırtacak kadar da fazla... Ama can sıkıcı şeyler de olmuyor değil... Henüz aşılamamış bir çok şey var zira... En önemlisi bilinçaltımıza yüklenen kompleks... Aslında siz buna yüz yılın ilk çeyreğinde yüklenen mandacı zihniyet de diyebilirsiniz. Söz gelimi ‘muhalefetle işbirliği yapacağız’ diyen bir başkan adayına (şimdi başkan oldu) hala iktidarıyla muhalefetiyle tepki gösteremiyoruz. Söz konusu beyanat aylar sonra gündeme geldiğinde ise; (neden aylar sonra gündeme geldiği de bir başka sorun) yasak savma babından yapılan açıklama tatmin edici olmuyor. Tepki göstermek bir yana, fırsat olarak bile görülebiliyor. Zira yeni başkandan Türkiye ile ilgili ‘demokrasi vurgusu’ yapmasını beklediklerini açıklamakta, yani bilinçaltındaki mandacı zihniyetini görünür hale getirmekte bir beis görmüyor.   Bu arada bilinmesi gereken bir husus da yeni seçilen Amerikan başkanının muhalefetten kastı meşru muhalefet, yani meclis içerisindeki partiler filan değil… PKK’yı, FETÖ’yü de kastediyor. Bu işbirliğini bilmeyen de yok… O (Amerika) değil miydi 15 Temmuzu organize eden… Ve O (Biden) değil miydi başkan yardımcısı sıfatıyla Türkiye’yi 40 gün sonra ziyaret edip, timsah gözyaşları döken… Irak’ta, Suriye’de teröre destek veren…   Şimdilerde sonuç vermiş can sıkıcı bir diğer konu da Bakanın istifası... Berat Albayrak, hakkında algı operasyonu oluşturulmuş 'itici' bir tip olarak beyinlere kazınmıştı zaten... Çünkü içerideki ve dışarıdaki baskılara boyun eğmemiş, direnmişti. Bu direniş pahalıya da patladı tabi... Bakanlıktan istifa etmek zorunda kalmasından bahsetmiyorum. Döviz operasyonundan bahsediyorum. Ve işte Merkez Bankası başkanı, yani bir alttaki en yetkili kişi kendisine danışılmadan değiştirildi. Yeni başkanın ilk icraatını da biliyorsunuz; faiz artırımı… Yapılan ‘acı ilaç’ açıklamasının ise inandırıcı-ikna edici bir yanı yok.   Denilebilir ki; işte geldi ve piyasalar sakinleşti. Üstelik altın da döviz de düştü. Ben de sorarım elbette sorumlu bir vatandaş olarak onlara; hangi maliyet karşılığında... Şimdi Ermenistan'da çıkıp bir yetkili dese ki (diyor zaten); 'anlaşmayı imzaladık ve savaş durdu, bakın artık çocuklarımız ölmüyor, sizi de cepheye sürmüyoruz. Üstelik bütün haklarımızı da kaybetmedik...' Ne kadar ikna edici ve inandırıcı olur. Savaşı kaybettin ve teslim oldun işte... Gerisi züğürt tesellisi…   İşin esasında Türkiye'yi yöneten iradenin mücadele azminden bir tereddüdüm yok. Anlaşılan yöntemler bakımından anlaşmazlıklar var. Yani istifa da yeni atama da aynı amaca dönük... Ama zamanlama ve metod farklılıkları söz konusu... Türkiye Ermenistan gibi savaşı kaybetmiş filan da değil… Tabiri caizse kayıpları azaltmak için komutanı değiştirmiş bir miktar geri çekilmiştir o kadar...   Bu arada; olan şeyin üstü örtülü bir 'savaş' olduğunu da vurgulamak isterim. Eleştiririz elbette... Ama bu kendi içimizde daha iyiyi bulmak içindir. Kimi hususları tasvip etmesek ve karşı olsak da düşmana mevzi kazandırmak gibi bir düşüncemiz olamaz. Ama işte kimi zaman insanın iç dünyasını rahatlatması da gerekiyor. Selamet içerisinde kalın…
Ekleme Tarihi: 24 Kasım 2020 - Salı
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR

Memleket Meselesi

Memleketimizde iyi şeyler olmaya devam ediyor şükürler olsun... Geçen hafta Amerika Dışişleri Bakanı geldi malum... Basında kendisine sadece öylesine bir yer bulabildi. Resmi bir ziyaret gibi gözükmüyordu ama gene de Amerika’nın Dışişleri Bakanıydı. Basına çok da yansımayan kimi haberlere göre dışişleri bakanı ve cumhurbaşkanından randevu istemiş, onlar da Ankara'ya gel görüşelim demişler... İstanbul ısrarı sürünce gayri resmi görüşmelerle yetinerek ayrılmış... Diplomatik bir kriz filan da olmadı.

 

Yaklaşık 20-25 yıl önce dönemin ABD dışişleri bakanının Türkiye'ye geldiğini ve nasıl bir kamuoyu oluştuğunu hatırlıyorum. Türkiye’de sadece iki buçuk saat kalmıştı. Bir de yakın zamanda Trump'ın danışmanının (J. Bolton)Türkiye'ye geldiğini hatırlıyorum. Ona da randevu verilmemişti. Ezik bir görüntü vererek muadiliyle (İbrahim Kalın) görüşmüş ve izinin üzerine geri dönmüştü. Hayat işte... İnsana güzel şeyleri de gösteriyor şükür...

 

Türkiye'de iyi şeyler oluyor dedik... Bu doğru... Üstelik insanın içini açacak, kimi zaman şaşırtacak kadar da fazla... Ama can sıkıcı şeyler de olmuyor değil... Henüz aşılamamış bir çok şey var zira... En önemlisi bilinçaltımıza yüklenen kompleks... Aslında siz buna yüz yılın ilk çeyreğinde yüklenen mandacı zihniyet de diyebilirsiniz. Söz gelimi ‘muhalefetle işbirliği yapacağız’ diyen bir başkan adayına (şimdi başkan oldu) hala iktidarıyla muhalefetiyle tepki gösteremiyoruz. Söz konusu beyanat aylar sonra gündeme geldiğinde ise; (neden aylar sonra gündeme geldiği de bir başka sorun) yasak savma babından yapılan açıklama tatmin edici olmuyor. Tepki göstermek bir yana, fırsat olarak bile görülebiliyor. Zira yeni başkandan Türkiye ile ilgili ‘demokrasi vurgusu’ yapmasını beklediklerini açıklamakta, yani bilinçaltındaki mandacı zihniyetini görünür hale getirmekte bir beis görmüyor.

 

Bu arada bilinmesi gereken bir husus da yeni seçilen Amerikan başkanının muhalefetten kastı meşru muhalefet, yani meclis içerisindeki partiler filan değil… PKK’yı, FETÖ’yü de kastediyor. Bu işbirliğini bilmeyen de yok… O (Amerika) değil miydi 15 Temmuzu organize eden… Ve O (Biden) değil miydi başkan yardımcısı sıfatıyla Türkiye’yi 40 gün sonra ziyaret edip, timsah gözyaşları döken… Irak’ta, Suriye’de teröre destek veren…

 

Şimdilerde sonuç vermiş can sıkıcı bir diğer konu da Bakanın istifası... Berat Albayrak, hakkında algı operasyonu oluşturulmuş 'itici' bir tip olarak beyinlere kazınmıştı zaten... Çünkü içerideki ve dışarıdaki baskılara boyun eğmemiş, direnmişti. Bu direniş pahalıya da patladı tabi... Bakanlıktan istifa etmek zorunda kalmasından bahsetmiyorum. Döviz operasyonundan bahsediyorum. Ve işte Merkez Bankası başkanı, yani bir alttaki en yetkili kişi kendisine danışılmadan değiştirildi. Yeni başkanın ilk icraatını da biliyorsunuz; faiz artırımı… Yapılan ‘acı ilaç’ açıklamasının ise inandırıcı-ikna edici bir yanı yok.

 

Denilebilir ki; işte geldi ve piyasalar sakinleşti. Üstelik altın da döviz de düştü. Ben de sorarım elbette sorumlu bir vatandaş olarak onlara; hangi maliyet karşılığında... Şimdi Ermenistan'da çıkıp bir yetkili dese ki (diyor zaten); 'anlaşmayı imzaladık ve savaş durdu, bakın artık çocuklarımız ölmüyor, sizi de cepheye sürmüyoruz. Üstelik bütün haklarımızı da kaybetmedik...' Ne kadar ikna edici ve inandırıcı olur. Savaşı kaybettin ve teslim oldun işte... Gerisi züğürt tesellisi…

 

İşin esasında Türkiye'yi yöneten iradenin mücadele azminden bir tereddüdüm yok. Anlaşılan yöntemler bakımından anlaşmazlıklar var. Yani istifa da yeni atama da aynı amaca dönük... Ama zamanlama ve metod farklılıkları söz konusu... Türkiye Ermenistan gibi savaşı kaybetmiş filan da değil… Tabiri caizse kayıpları azaltmak için komutanı değiştirmiş bir miktar geri çekilmiştir o kadar...

 

Bu arada; olan şeyin üstü örtülü bir 'savaş' olduğunu da vurgulamak isterim. Eleştiririz elbette... Ama bu kendi içimizde daha iyiyi bulmak içindir. Kimi hususları tasvip etmesek ve karşı olsak da düşmana mevzi kazandırmak gibi bir düşüncemiz olamaz. Ama işte kimi zaman insanın iç dünyasını rahatlatması da gerekiyor. Selamet içerisinde kalın…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.