Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR
 

K.A.D.E.M.

Bizi yanıltan o kadar çok şey var ki... Her biri bir başka şekilde kutsallaştırılmış... 'Kutsallaştırılmış' tanımlamasının altını çiziyorum. Mesela hangimizin demokrasi, kapitalizm, hukuk devleti, insan hakları, kadın hakları... gibi kavramlara itiraz etme gücü var... Şimdilerde kutsallaştırma aşamasında beyin yıkama faaliyetlerinin devam ettiği kavram; esasen (afedersiniz) homoseksüelliğe meşru zemin oluşturan 'toplumsal cinsiyet eşitliği...' Nasıl olsa bir gün o da iğdiş edilmiş toplumsal hafızamıza kazınacak ve zihin kontrolü vasıtasıyla her birimiz, diğerinden bekleyerek herhangi bir tepki göstermeyecek, şimdiye kadar olduğu gibi… Öyle ya; kadın ve erkek eşit değil mi... Buna bir itirazımız olabilir mi... cinsiyet eşitliği (!) neden olmasın...   Evet, kabul edesimiz gelmiyor bunları... Ama hiç kimse zehiri size 'al bunu iç ve öl' diye vermez zaten... Hatta kimi zaman zehirlendiğinizin farkına bile varamazsınız... Zira zehir bedeninize değil ruhunuza zerkedilmiştir. Şimdilerde yapılmak istenen yanında 'homo' bir ayrıntı kalır... Zira plan öylesine büyük ki; 'toplumsal cinsiyet eşitliği' bu planın sadece küçük bir ayağı... Nasıl anlatsam bilmem ki... Bunu anlatabilmem adeta bir otomobile nükleer reaktör entegre etmeye benziyor... Bugünün şartlarında mümkünatı yok yani... Ama bir uçak gemisine veya denizaltıya uygulamak mümkün...   Demek istediğim o dur ki; mevcut donanım, hatta zihinlere yüklenen yazılım bu hakikati kaldıracak kalibrede değil... Bir maddenin en küçük parçacığı olan atomu bir bütün olarak görebilmek nasıl mümkün değilse... neredeyse o kadar anlatılması güç bir konu... Şöyle bir ipucu vereyim; hadise bir 'tanrılık iddiası...' İnsanı ‘yeniden yaratma’ ve ‘tanrıyı kıyamete zorlama’ iddiası taşıyan bu büyük proje üzerinde biraz düşünmenizi salıkveririm.   KADER’den bahsediyorum; Kadın ve Demokrasi Derneği’nden yani… Kadına rötüşlenmiş şekilde batı gözüyle bakmak bir başka deyişle… Ya da yukarıda mevzu bahis ettiğimiz büyük projeye alet olmak; zihin kontrolü vasıtasıyla çoktan ele geçirilmiş güruh üzerinden… Son yüz yıldır müstemlekecilerin üzerimizde başarı ile uyguladığı büyük projenin diğer bir ayağı; bizi içimizdekiler (içimizdeki beyinsizler) vasıtasıyla vurmak…   Tabi tanımlanan kadın sözde… Başkasının tanımladığı standartta olunca mı kadın insan oluyor. Temsil ettiğinizi düşündüğünüz kültürde neyi eksik gördünüz de ihtiyaç htiniz. Olacağı bu; kadını, kadın-erkek ilişkisini, din-devlet ilişkisini, erkeğin-kadının rolünü... seküler, feminist, pozitivist yani batıcı ve sadece 'akılcı' tanımlarsan gideceğin çukurda burası olur.   Küresel, global, evrensel... Eğer birisi sürekli bu pencereden değerlendiriyorsa olayları, bilerek değilse bilmeyerek başkalarının ağzından konuşuyordur; yüksek ihtimalle... Yok eğer diyorsa ki; dünyanın dışında mı kalacağız; o zaman durum daha vahim demektir... Bunları önümüze koyanların; küresel-evrensel-global nihai planları hakkında hiç mi hiç fikri yoktur zira... Sadece vatansız-dinsiz-milliyetsiz olmanın gönüllü hizmet adayısınızdır.   Efendim; İslam'ın evrensel değerleri yok mudur, niye bunlara karşıyız... Ne kadar safsın sen öyle... Önüne konulan şeyle oynamaya ne kadar da meraklısın... Ve ne kadar balık hafızalı ve sazansın... Öyle ya; seni nasıl ikna edecek... Elbette var diyecek... Nasıl ikna oldu sanıyorsun milyonlar... Ve dinle arasına nasıl mesafe koydu… Savaşların sadece cephede ve silahla yapılmadığını öğrenemedin mi hala... Kime, nereye, hangi amaca hizmet ettiğinin bile farkında değilsin... Onlar da böyle olmanı istiyor zaten...   Tabii doğal olarak şu soru geliyor akla; Türkiye ve İslam ülkelerine kadın haklarında hiç mi sorun yok… Elbette bu soru muhatabın cehaletini de deşifre ediyor. Belli ki İslam kelimesinin de devlet kelimesinin de anlamını bilmiyor. Tarihi, kültürü, siyaseti hiç bilmiyor. Zira gerçekte ortada bir İslam ülkesi filan yok, sadece halkının çoğunluğu Müslüman olan yarı bağımsız (aslında göbekten bağlı) kimi yönetimler var… Kimin kurduğu ve yönettiğinden habersizseniz yargınız ya cahilce ya da kötü niyetlidir.   Sema Maraşlı’nın tesbitiyle bunlar ‘seküler mukallitliği’nden başka bir şey değil... Daha çok feminist (müslüman) kadınlar için söylenmiş... Etrafımızda o kadar vard ki... Sema Maraşlı'yı takip etmek gerek… Hakikati dillendiren az sayıda hanım düşünürlerimizden birisi… Başında sadece bir bez parçası olan seküler mukallit değil yani...
Ekleme Tarihi: 17 Haziran 2019 - Pazartesi
Prof. Dr. Kamil GÜNGÖR

K.A.D.E.M.

Bizi yanıltan o kadar çok şey var ki... Her biri bir başka şekilde kutsallaştırılmış... 'Kutsallaştırılmış' tanımlamasının altını çiziyorum. Mesela hangimizin demokrasi, kapitalizm, hukuk devleti, insan hakları, kadın hakları... gibi kavramlara itiraz etme gücü var... Şimdilerde kutsallaştırma aşamasında beyin yıkama faaliyetlerinin devam ettiği kavram; esasen (afedersiniz) homoseksüelliğe meşru zemin oluşturan 'toplumsal cinsiyet eşitliği...' Nasıl olsa bir gün o da iğdiş edilmiş toplumsal hafızamıza kazınacak ve zihin kontrolü vasıtasıyla her birimiz, diğerinden bekleyerek herhangi bir tepki göstermeyecek, şimdiye kadar olduğu gibi… Öyle ya; kadın ve erkek eşit değil mi... Buna bir itirazımız olabilir mi... cinsiyet eşitliği (!) neden olmasın...

 

Evet, kabul edesimiz gelmiyor bunları... Ama hiç kimse zehiri size 'al bunu iç ve öl' diye vermez zaten... Hatta kimi zaman zehirlendiğinizin farkına bile varamazsınız... Zira zehir bedeninize değil ruhunuza zerkedilmiştir. Şimdilerde yapılmak istenen yanında 'homo' bir ayrıntı kalır... Zira plan öylesine büyük ki; 'toplumsal cinsiyet eşitliği' bu planın sadece küçük bir ayağı... Nasıl anlatsam bilmem ki... Bunu anlatabilmem adeta bir otomobile nükleer reaktör entegre etmeye benziyor... Bugünün şartlarında mümkünatı yok yani... Ama bir uçak gemisine veya denizaltıya uygulamak mümkün...

 

Demek istediğim o dur ki; mevcut donanım, hatta zihinlere yüklenen yazılım bu hakikati kaldıracak kalibrede değil... Bir maddenin en küçük parçacığı olan atomu bir bütün olarak görebilmek nasıl mümkün değilse... neredeyse o kadar anlatılması güç bir konu... Şöyle bir ipucu vereyim; hadise bir 'tanrılık iddiası...' İnsanı ‘yeniden yaratma’ ve ‘tanrıyı kıyamete zorlama’ iddiası taşıyan bu büyük proje üzerinde biraz düşünmenizi salıkveririm.

 

KADER’den bahsediyorum; Kadın ve Demokrasi Derneği’nden yani… Kadına rötüşlenmiş şekilde batı gözüyle bakmak bir başka deyişle… Ya da yukarıda mevzu bahis ettiğimiz büyük projeye alet olmak; zihin kontrolü vasıtasıyla çoktan ele geçirilmiş güruh üzerinden… Son yüz yıldır müstemlekecilerin üzerimizde başarı ile uyguladığı büyük projenin diğer bir ayağı; bizi içimizdekiler (içimizdeki beyinsizler) vasıtasıyla vurmak…

 

Tabi tanımlanan kadın sözde… Başkasının tanımladığı standartta olunca mı kadın insan oluyor. Temsil ettiğinizi düşündüğünüz kültürde neyi eksik gördünüz de ihtiyaç htiniz. Olacağı bu; kadını, kadın-erkek ilişkisini, din-devlet ilişkisini, erkeğin-kadının rolünü... seküler, feminist, pozitivist yani batıcı ve sadece 'akılcı' tanımlarsan gideceğin çukurda burası olur.

 

Küresel, global, evrensel... Eğer birisi sürekli bu pencereden değerlendiriyorsa olayları, bilerek değilse bilmeyerek başkalarının ağzından konuşuyordur; yüksek ihtimalle... Yok eğer diyorsa ki; dünyanın dışında mı kalacağız; o zaman durum daha vahim demektir... Bunları önümüze koyanların; küresel-evrensel-global nihai planları hakkında hiç mi hiç fikri yoktur zira... Sadece vatansız-dinsiz-milliyetsiz olmanın gönüllü hizmet adayısınızdır.

 

Efendim; İslam'ın evrensel değerleri yok mudur, niye bunlara karşıyız... Ne kadar safsın sen öyle... Önüne konulan şeyle oynamaya ne kadar da meraklısın... Ve ne kadar balık hafızalı ve sazansın... Öyle ya; seni nasıl ikna edecek... Elbette var diyecek... Nasıl ikna oldu sanıyorsun milyonlar... Ve dinle arasına nasıl mesafe koydu… Savaşların sadece cephede ve silahla yapılmadığını öğrenemedin mi hala... Kime, nereye, hangi amaca hizmet ettiğinin bile farkında değilsin... Onlar da böyle olmanı istiyor zaten...

 

Tabii doğal olarak şu soru geliyor akla; Türkiye ve İslam ülkelerine kadın haklarında hiç mi sorun yok… Elbette bu soru muhatabın cehaletini de deşifre ediyor. Belli ki İslam kelimesinin de devlet kelimesinin de anlamını bilmiyor. Tarihi, kültürü, siyaseti hiç bilmiyor. Zira gerçekte ortada bir İslam ülkesi filan yok, sadece halkının çoğunluğu Müslüman olan yarı bağımsız (aslında göbekten bağlı) kimi yönetimler var… Kimin kurduğu ve yönettiğinden habersizseniz yargınız ya cahilce ya da kötü niyetlidir.

 

Sema Maraşlı’nın tesbitiyle bunlar ‘seküler mukallitliği’nden başka bir şey değil... Daha çok feminist (müslüman) kadınlar için söylenmiş... Etrafımızda o kadar vard ki... Sema Maraşlı'yı takip etmek gerek… Hakikati dillendiren az sayıda hanım düşünürlerimizden birisi… Başında sadece bir bez parçası olan seküler mukallit değil yani...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve bugun15.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.