Neden “cola” içilmemeli…
-cola denen meret ithal ürünüdür. İçerek cari açığın daha da büyümesine neden olursunuz. İçmeyerek de ülkenize hizmet etmiş olursunuz.
-cola bir tüketim ürünüdür. Ülkemiz çok tüketen az tasarruf eden bir ülke tüketmeyerek tasarruf etmiş olursunuz. Bu da ülke ekonomisine katkıdır.
-Devlet tasarrufları artırmak için bireysel emekliliğe % 25 destek veriyor. Bunu tavsiye etmiyorum ama yine de cola içmemek ve tasarrufları artırmak için iyi bir neden…
-cola içmemenin bence reel ve bireysel bir nedenlerinden birisi de colanın formülü… Zira formülü ticari nedenlerle gizli… İçerisinde ne olduğunu bilmediğimiz bir şeyi içmek ne kadar reeldir siz değerlendirin.
-yapılan çeşitli bilimsel araştırmalarda colanın insan vücuduna zararları da ortaya konmuştur.
-cola dünyada Amerikan emperyalizmi ve kültürünü temsil eden bir markadır. Yani kapitalizmin ve sömürünün bir sembolüdür.
-cola siyonist (ırkçı) İsrail’in en önemli finansörlerinden birisidir. İsrail’in misyonuna ve politikasına destek verecekseniz içebilirsiniz elbette…
-dünyada İsrail’i şu ya da bu şekilde destekleyen firmaların ürünleri pek çoğumuzun evinde mevcut zaten… Siz colanızı yudumlarken, İsrail devletini güçlendirmeye devam ediyorsunuz...
-formülünü bilmediğiniz cola içerisinde alkol olma ihtimali de kuvvetle muhtemel… Bu konuda hassasiyeti olan insanlar açısında önemli bir şüphe olsa gerek…
Hala cola içmeye devam edecek misiniz?
************
Hak olan şeyi konjonktüre göre değil hakikate göre savunmalıyız.
NFK'nın “Son Devrin Din Mazlumları” eserinde Dersim Katliamını anlatması böyle bir şeydir. Zira konjonktür bunu savunmaya hiç müsait değildi. Bugün PKK'yı savunmak gibi bir şeydi. Büyük insan durduk yerde olunmuyor...
Nelson MANDELA uzun ve riskli mücadelesinde kendi açısından "hakkı" savunarak halkının ve dünya kamuoyunun nezdinde tarih var oldukça devam edecek olan saygınlığını kazandı. Yani sahte ve dayatılan kahraman değil gerçek bir kahramandı... Bir kabile reisinin çocuğu olmasına rağmen, hakikati savundu ve tam 27 yıl hapis yattı. Oysa krallar gibi yaşayabilirdi. Söz konjonktür değil "hakikat" olduğu için söylenmelidir.
Yaser ARAFAT da bir halk kahramanıdır. İslam dünyasının mazlum milletlerinden Filistinlileri yıllarca kendi metoduna göre savundu ve davasını dünya kamuoyuna kabul ettirdi. Büyük riskler alarak bu noktaya taşımış olması onu gerçek kahramanlar listesinde zikretmemizi gerekli kılmaktadır.
Kabul edersiniz ya da etmezsiniz; Usame b. LADİN de gerçek bir kahramandır. Ladin Group bugün Suudi Arabistan'ın dünya çapında iş yapan firmasıdır. Orada bir prens olarak krallar gibi yaşayabilirdi. O, mücadeleyi seçti ve bu uğurda canını verdi.
Ernesto Che GUEVARA inandığı dava için ölen gerçek bir kahramandır. Küba'da kendi davasını başarıya ulaştırdıktan sonra bu ülkeyi dava arkadaşlarına emanet etti, Sosyalist devrimi yaymak için savaşına devam etti ve bu uğurda öldü. Ama bugün bir kahraman...
Şamil BASAYEV o genç yaşına rağmen koca Rusya'ya başkaldırdı ve onları perişan etti. Böylece varlığından bile haberdar olmadığımız Çeçen halkının özgürlük mücadelesinin fitilini yaktı. Halkı ve dünya kamuoyu nezdinde gerçek bir kahraman olan Basayev, Rusya için bir teröristi...
Ali İZZETBEGOVİÇ de halkının gerçek bir kahramanı idi... Mücadelesine henüz Komünist Yugoslavya zamanında başladı ve 10 yıldan fazla hapis yattı. Köleleşmeyi kabul etmediğinden halkının mücadelesinde bütün imkânsızlıklara rağmen, önderlik yaptı ve halkını ve şahsını dünyaya kabul ettirdi... Ruhun şad olsun Bilge Kral... Sahte kahramanlar her dönemde olabilir. Yeni bir sahte kahraman direkten döndü...
************
Sadakate Dair...
Sadakat Müslümanlara has bir hassasiyettir ve tereddütsüz teslimiyeti ifade eder. İşte size bir kaç sadakat örneği:
-Hz. Yuşa (as) firavun kendilerini kovalarken ve önünde deniz varken, üstelik deniz henüz açılmamışken emir geldiğinde hiç tereddütsüz denize dalmıştı.
-Resulullah Efendimiz (sav) kendisine nübüvvet geldiğinde ve bunu Hz. Hatice’yle paylaştığında şöyle bir cümle sarf etmişti. ‘Mekke’de bana kim inanır ki… Hz. Hatice validemizden tereddütsüz şu cümleyi duydu: “Ben inanırım Ya Resulallah…”
-Hepimizin bildiği sadakat örneği; Hz. Ebu Bekir… Mekkeliler kendisine Miraç olayıyla ilgili olarak ‘Muhammed Kudüs’e gitmiş, arşa çıkmış, buna da inanacak mısın’ dediklerinde, ‘bunu O mu söyledi, o söylediyse doğrudur’ cevabı… O yüzden Ebu Bekir Es-Sıddık’tır.
Yakın geçmişten bir örnek: Büyük alim-arif ve mutasavvıf Mehmet Zahid Kotku (vefatı; 1980) ‘arkadaşlık pekey (peki) demekle kaimdir’ sana "hadi gidelim" dediğinde “nereye” diye sormamandır’ diyerek sadakata dair kulaklara küpe olacak ilkeyi ortaya koymuştur.
Şehit olma arzusu ve duygusu da böyle bir şeydir. Şartları doğduğunda hiç tereddütsüz canını ortaya koyabilmek…. Hangisi var günümüz Müslümanlarının ezici çoğunluğunda… Şehit olma arzusu bir tarafa sabah namazına bile sıcak yatağından feragat etmeyen sözüm ona Müslüman tipi dolu ortalıklarda… Ama mangalda kül filan kalmamış tabii…
Günümüzde bir çok eş arasında bile yok sadakat…
Sizce sadakat; kapitalistlerin, sosyalistlerin, feministlerin, tuzu kuru çevrecilerin insan hakları savunucularının, demokratların, solcuların, sağcıların, milliyetçilerin, ulusalcıların… anlama kapasitelerini aşmıyor mu… Bir yerde yanlış var anlaşılan…